Hayır ben gerçekleri inkar etmiyorum, inkar ettiğim yalanlar. Bünye işte, kaldırmıyor…
Güneş doğarken ya da batarken aldığı renkler gibidir yalanla gerçek. Anlayamayabiliriz hangi söz yalan, hangisi gerçek, normaldir telaşa mahal vermeyiniz. Bir yere oturup zamanın geçmesini bekleyiniz, zira kendisi legal, illegal her türlü araştırmayla size gerçeği sunacaktır.
Bana ilginç gelen bir diğer konu da kelimelerin içinde gizli anlamlar. Kelime matruşkaları yani. Bir şey söyler karşındaki, haydaaa düşün ki ne demek istedi! Soldan sağa, yukardan aşağı çöz çöz çöz, niye? Ortadaki resmin ne olduğunu bulmak için. Yok artık, zaman kaybı…
Merak etmiyorum ortadaki resmi, madem ortalara düşmüş, bana ne!
Ben artık yanlış olduğumu düşünmüyorum, bana kendimin yanlış olduğunu düşündürenler utansın.
İyi dostlarım var benim, beni olduğum gibi sevebilen, çok güzel bir ailem var, beni böyle kabullenmiş ve hiç vazgeçmemiş. Sahip olamadıklarıma üzülmüyorum, sahip olduklarımın kıymeti artıyor o vakit…
Çok istersem alıyorum, çok da önemli değil dersem koşmuyorum. Biriktire biriktire beni ben yapan şeyleri, kolay kolay harcamıyorum, ne gerek var. Altın tepside sunulmadı bana bu hayat, ota boka harcayamam…
Ne inkar, ne itiraf (demiş sezen), bütün başlangıçlar ve sonlar aynıdır. Herkes doğar, herkes ölür. Bu zaman aralığında, kendi ömründen zaman ayırdığın, kendisinden daha çok başka şey düşünmüyorsa; “yapma volkan, yapma volkan, ofsayt’a düştün yine”. :)
Kontratağınız ne kadar sağlam olursa olsun savunmanız zayıfsa bir işe yaramayabilir. Hemen kalbiniz kadar temiz sayfayı çeviriniz. Bir sonraki sayfaya geçiniz, zira aynı sayfayı karalayarak elinize bir şey geçmez.
Ben size söz veriyorum, takılıp kalmayın, bakın her şey ne kadar kolay olacak.
Bir sonraki sayfada görüşmek üzere.
Not: Bu romantik yazıya, büyüklerin ellerinden, küçüklerinden gözlerinden öperek ve de Enrique Iglesias’dan Somebody’s me adlı romantik şarkıyı size armağan ederek son veriyorum.
Sevgiler,
Itır…
ITIR SEMA ERTAŞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER