>

KÖŞE YAZILARI | PINAR ÜSTÜNDAĞ

Pembe Kar Botlarım...

Yağmur yağarken çok yazı yazmışlığım vardır ama kar böylesine etrafı bembeyaz yapmışken, yazmamıştım... (Pınar Üstündağ)
 
   
 
 
     

Yağmur yağarken çok yazı yazmışlığım vardır ama kar böylesine etrafı bembeyaz yapmışken, yazmamıştım itiraf ediyorum. Pencerenin karşısında oturup, bi yandan piano solo bi müzik, karşımda hızla yağan kar ve tabi ki her yerin bembeyazlığıyla, bi hoş oldum…

Hatırladım da, küçüktüm, daha ilkokulluydum. Pembe kar çizmelerim vardı. Cırt cırtlı. Üzerinde rengarenk yıldızları olan ve tabanında ince oynar bir çivi monte edilmişti. “kar yağdığında bu çiviyi ters döndürürsen karda kayıp düşmezsin” demişti annem. İlk aldığımda yatağımın kenarında saklamıştım onları, kaybolmasınlar gözümün önünden diye. Sabah uyandığımda ilk onları görebileyim diye belki de…

Kar yağdığında etraf hep daha bi sessiz daha bi kendime kalmış gibi hissederim. Gariptir ki küçükken de böyle hissettiğimi hatırlıyorum şimdilerimde. Kar tutmuş yerlere basarken çıkan o “kırt kırt” sesini, karın soğunu içime çekmeyi, havaya bakıp yüzüme vuran kar tanelerini, bi de tabiki sokakta daha ayak basılmamış karların üzerinde gezinmeyi, bırakmayı ayak izlerimi.. Sonra çıkıp kar topu oynardık arkadaşlarla. “kar topu savaşı” yapardık çığlıklarla. Evimizin penceresinden görünen o bembeyaz örtü bizim ellerimizle dalga dalga olurdu. Arabaların üzerinden topladığımız karların altından arabaların renkleri çıkardı ortaya. Arabalar rengarenk benekleri olan dalmaçyalıya dönerdi. İtiraf ediyorum, hiç sevmedim o görüntüyü hala sevmiyorum ve o zamanlarda, oyun bittiğinde “keşke oynamasaydık da güzel kalsaydı” diye üzülürdüm. Çocukluk işte….

Zaman geçti büyüdük. Büyüdüm ben de haliyle. Kar yağdığında pencerenin perdelerini iki yana açıp kahvemi elime alıp yağan karı izlemek daha zevk verir oldu. Bakıp bakıp farkında gülümsemek daha bi huzur verir oldu. Gündüz değil de akşam olduğunda insanlar evlerine çekildiğinde, etraf iyice sessizleştiğinde dışarı çıkıp sadece yağan karın sesini ve sokakların sessizliğini dinlemeyi, sonra çocukluğumdan bu yana değişmeyen o “kırt kırt” sesini dinlemeyi...Daha çok sever oldum…

Taş köprünün altından geçen tren yolunun nasıl da bembeyaz olduğunu görüp fotoğrafını çekmeyi, her zaman yürüdüğüm taş sokaklarda yürümeyi… İyice yürüyüp iyice üşüyüp, küçük bir bozacıya girip sahlep içmeyi, onun verdiği keyfi, daha çok sever oldum.

Çizmelerim de değişti elbet daha çok sever olduklarımla birlikte. Pembe değiller artık. Değiştiler…

Ve kendimi bildim bileli ilk defa, yedi tepelime kar yağdı yağalı ilk defa okullar tatil olmadı. İlk defa kar fırtına demeden insanlar işine okuluna gidiyor….HOŞ =)

Yazıyla hiç alakası olmayabilir ama dedim ya büyüdükçe her şey değişiyor diye,

Ben pencerenin önüne oturmuş, müziğimi dinlerken karı izlerken yazımı yazarken çalışıtğımız anaokulumuzda iki tatlı öğretmenim kahkahalarla odama girdiler (N&E) gülüşmeye söylenmeye başladılar, bilgisayarı elimden bırakıp neler olduğunu sordum ve ben de kahkahalarla güldüm ve onlar odamdan çıkarken ekledim; yazıya sizi de yazıyorum şimdi =)

Ve ben yine kendimi yazmaya vermiş yazımı bitirmeye çalışırken o öğretmenlerden biri odaya girdi (E), masama doğru geldi ve iki avucuna doldurduğu beyaz gül yapraklarını kafamdan aşağı döküverdi =). Gülümsetti beni ve kapıdan çıkarken bi öpücük gönderdi ve gitti.

E benim de hep söylediğim gibi,

Hiç vazgeçmedim beyaz gülleri sevmekten…


PINAR ÜSTÜNDAĞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>