“Nereye gidiyorsun, beklesene!!” diye bağırdı arkamdaki yaşlı adam metro durağında. Çevreme bakındım, sonra farkettim, “beklesene diye bağırdığı ne karısı ne de bir arkadaşıydı. Önünden geçip giden,kaçırdığı trene bağırıyordu.
Üstü başı yırtık,kirli.Belli ki uzun zaman önce vazgeçmiş banyo yapmaktan. Berbere de küsmüş,dolabında duran,belki de uzun zamandır hiç değişmeyen kıyafetlerine de. Saçı sakalı uzun, üzerindeki kıyafetler eski ve emanet.
Çevremdeki herkes gibi ben de rahatsız oldum.Neydi beni rahatsız eden bilmiyorum. Koca sesinin metro içerisnde yaptığı yankı mı, adamın deliliği mi, görüntüsü mü, acaba bana gelir bulaşır mı düşüncesi mi? “Deli” diye de hemen damgayı basıverdi aklım saniyeler içerisinde.
Birkaç dakika geçtikden sonra asıl kendimden ve bu aklımdan saniyeler içerisinde geçen önyargılardan daha çok rahatsız olduğumu farkettim. Ne çabuk yargılıyoruz çevremizdekileri. Ne çabuk kalıplara sokup, damgalar vuruyoruz. Sanki gözümüz birşey gördüğü anda beynimiz yorulmaya zahmet etmeyip hali hazırda elinde olan kalıpları,yargıları getirip yapıştırıveriyor.
Adam gerçekten deli mi, yoksa çevresindeki tanımadığı birsürü insana “normal”gözükmek uğruna özgür ve içinden geldiği gibi davranmayacak kadar senden benden akıllı mı orasını bilemem. Sadece gördüğüm şeylere aklımın,mantığımın,kalbimin ikinci bir şans vermesini istediğimi farkettim karar vermeden önce. Varsın “saflık” yapmış olayım, “çirkin düşünüp kötülük yapmış”olmaktan daha hafif olur eminim vicdanıma olan yükü.
Zamanla, evrildikce, kullanmadığımız için yok olup gidecek köpek dişlerimiz gibi, önyargılarımızla, ve kullanmaya kullanmaya empati kurma, vicdan gibi değerlerimizi de köreltiyoruz, belki de yitiriyoruz. Kendimiz aynı duruma düşmediğimiz sürece, kimsenin yerine koymuyoruz kendimizi. Durumlar, konuşmalar,başa gelen olaylar, ancak bizim başımıza geldiğinde bir anlam kazanıyor. Gördüğümüz şey “aleni” ve “kesin” se,altında yatanlar, oluşma nedenleri ilgilendirmiyor bizi, ta ki benzer bir süreçden biz geçip “aslında öyle değil,açıklaya bilirim” diye derdimizi anlatmaya çalışırken buluncaya dek kendimizi.
Geri aldım adama dediğim sözümü kendi kendime , arkamı döndüm gittim. Önce bi “saf” hissettim kendimi,güldüm içimden. Bir yanım “adam besbelli deli işte” dedi yine. Sonra Ahmet Altan’ın “saflık” yazısında söylediği bir cümle aklıma geldi. “Herkesin bu kadar cingöz olduğu bir memlekette ben de saf oluvereyim ne olur?”.
İmge Özbek Reyhan
imgeozbek@gmail.com
İMGE ÖZBEK
YAZARA E-POSTA GÖNDER