Yolumuz Tanrı’nın bahşettiği sınırlar içerisinde hiç kesişmeseydi daha iyi olacaktı belki de…
Sabahın erken saati, o insan curcunasının içinde geceden kalma yorgunluğumu, beni uykumda yoran kâbuslarımı bir kenara bırakıp ruhumu uyandırmaya çalışmak pek kolay değilken bir nefes geçiyor nefesimin hemen önünden ve dengelemeye çalışıyorum bu alışverişi, ben salarken nefesimi sığacak yer bulamayan kalabalığa onun nefesi sokuluyor burnumdan içeriye, kokluyorum sen zannediyorum ama arkama dönüp bakmaya korkuyorum. Teneffüs ettiğim havada hiçbir zaman kime ait olduğunu bilemeyeceğim zerrecikler var, her birinde seni arıyorum. Oysa ben senin kokunu dahi bilmiyorum, oysa hiç değmedi nefesin eteğime, hiç gelmedi elin gözüm üstüne, bir anlamda mümkünatı olmayan bir hayal kuruyorum kendimce ve kurduğum bu hayali aslında var olmayan bir kelimeyle ifade ediyorum, alelade...
Bir kadına “haklısın” dedirtebilmenin şaşkınlığını paylaştığında verdiğim cevapla almıştım istediğim cevabını lütfunun içinde;
“Kadın, haklısın demeyi bilmeli değil mi?”
“Haklısın…”
Ah, canına değmeye kıyamadan gözünün gölgesinde kirpiğinin ucuna düştüğüm, sen misin bu hikâyenin kadını bilemedim hiç. Zayıf durmaya bunca hasretim varken, beni çocukça bir şakayla arkadaşı tarafından düşürülen, beyaz dantelli çorabı yırtılıp dizleriyle birlikte yarışır halde avuç içleri kanayan kız çocuğunun öfkeli babası gibi kızgın, hep bir an sonraya ihtiyatlı kılışın bağladı dizginlerimi, elden ne gelir. Elimde bir tomar kâğıt, karalayıp duruyorum bazen hiddetli, ne yazarsam yazayım söylediklerim hep aynı yola çıkıyor; Gel!
Geçmişim penceresine takılı gelmiş geleceğin rüzgârını bekliyorum, öyle bir es ki ardımdan titresin kemiklerim. İçimde okulu kar münasebetiyle tatil olmuş, tembellikle haşır neşir alışılmış bir çocuk sevinci, sanki hiç pazartesi olmayacakmış gibi gel...
Kim olduğunu bildirmeden, hiç bilmeden gel…
soylu.cisem@gmail.com
www.twitter.com/cisemsoylu
ÇİSEM SOYLU
YAZARA E-POSTA GÖNDER