Birinin kahvaltı hazırlayıcısı olmak istiyor canım; tarladan kopmuş taze domatesine zeytinyağı gezdirmek ve bir tutam da kekik, yumurtasını pişirmek kayısı kıvamında ya da katı yapıp halka
halka dilimlemek sarısını dağıtmadan, taze taze meyve suları sıkmak şifa niyetine, içine taze naneler koymak ve demlemek çayını tavşankanı, kızartmak ekmeklerini üzerine tereyağını sürmek, biberleri anne usulü kızartıp yoğurt koymak üzerine, en sevdiği böreği pişirmek, Pazar gazetesini en sevdiği koltuğun yanına bırakmak, sevdiğim müziği açmak ve kurabiyeler çıkarıp fırından sıcak sıcak uyan demek uyan sevgilim kahvaltı hazır!
Beşiktaş’ta sabahçı kahvelerinde oturmak, karda üşümek, beş kuruşsuz sokaklarda gezmek ama daha çok sevmek. Galata’da oturup çay içmek. Karaköy’de bir balıkçıda öğle vakti güneş tepedeyken rakıya başlayıp saatlerce sohbet etmek, gündüz rakısı içmek, güneşi batırmak, yıldızları doğurmak, aya bakmak, denizi koklamak, üşümek, ceketini almak. Sarhoş olmak, belki taşkınlık yapmak belki omzunda uyuyakalmak.
Kimsenin gitmediği zamanlarda Adalar’a gitmek, bomboş sokaklarda bisiklet sürmek, gazete kâğıdına sarılmış eski kaşarla çimlere oturup şarap içmek. Hafif mayhoş uykulara dalmak, dönmeyelim bu gece deyip küçücük bir otele sığınmak, koynuna girmek.
Vapur sefaları yapmak ard arda, Eminönü’nden Kadıköy’e, Üsküdar’dan Kabataş’a denizi koklamak. Mısır Çarşısı’ndan taze çekilmiş kahve almak, biraz da kuru meyve, en sevdiği kek için. Nefret ettiği için eve tarçın sokmamak. Yürümek, şimdi ne yapsak sorusu olmadan yürümek, aklımıza esen yere, zaman kavramını kaybetmek.
Balat’ta şarap içmek, kapı önlerinde çember işleyen yaşlı teyzelerle sohbet etmek, sümükleri akarak sokaklarda çıplak ayak koşan çocuklarla koşuşturmak. Pencerelerin kenarında mahallenin bıçkın delikanlılarını izleyen genç kızlara selam etmek.
Yataklara temiz çarşaflar sermek, banyo havlularını değiştirmek, fazladan bir diş fırçası koymak ve taze çiçekler iliştirmek başucuma, bir yanımda bahar bir yanımda o, mutlu uyanmak sabaha. Sonra yemekler yapmak, sofralar kurmak, sevdiği ne varsa o olmak, bir o kadar da kendim kalmak.
En sevdiği yazarın kitaplarını toplamak sahaflardan, tek tek tozlarını almak, başucuna bırakmak ve en sevdiğim kitapları toplayıp sahaflardan tek tek tozunu almak, başucuma bırakmak, bir ona bir satırlara bakmak, saatlerce hiç konuşmadan kitap okumak. Arada göz göze gelmek, gülümsemek, nefes almadan öpüşmek, sessizce dinlemek, gözlerini okumak ve susmak tekrar, dönmek hikâyelere.
Defalarca izlemekten bıkmadığımız filmleri başa çevirip tekrar izlemek, Yeşilçam sinemasına gidip
Plan yapmadan yaşamak, daima birlikte olmak istemek ama kalıplara takılmamak, aynı evin içerisinde ayrı ayrı hayatları bir yapabilmek. Kıskanmak kimi zaman, insan gibi değil, aşk gibi kıskanmak. Şiddetli kavgalar etmek ve barışmak sevişerek. Tutkuyu yeniden yeniden keşfetmek, her defasında tekrar öğrenmek ve şefkatle barışmak.
Başkalarına göre anarşist bize göre yaşamak eylemlerine katılmak. Bağırmak, sövmek, değiştirmeye çalışmak, yorulmak. Ellerimle, avuçlarımla, parmak uçlarımla sevmek. Gücünün gölgesine sığınmak, varsa açık yaraları tedavi etmek. İlave kelimelere ihtiyaç duymadan adına doymak..
Ne olursa olsun yormamak, zor olan hayatı daha da zorlaştırmamak. Düşecek gibi olduğunda uzatmak omzumu ve dayanmak, ta ki dimdik ayağa kalkana kadar. Sevilebilir yanlarını sineye çekip günahlarını sevmek, yanlış olduğunu bile bile öyle çok sevmek ki doğruya varmak.
O’nun kadını olmak..
Maddenin ağırlığından kurtulup manâya ulaşmak.
Uçmak en yükseğe, göğü kucaklamak.
ÇİSEM SOYLU
YAZARA E-POSTA GÖNDER