“Ah ben bir erkek olacaktım, zaten şanslı olsam anamdan erkek doğardım!” hemcinslerim sağ olsun sıkça telaffuz ederler bunu anlam veremediğim bir şekilde. Muhtemelen insanın sahip olmadığı ya da hiç sahip olamayacağı şeylere olan gereksiz hayranlığından ileri geliyor. Bir nevi kahverengi gözlü kadınların lens takması, düz saçlı kadınların inadına saçlarını maşalaması gibi. Bunlar daha masum değişiklikler elbet, yaradılışın aksinde bir bünyeye sahip olmayı istemek ciddi bir karar. Hormonal durumlardan bahsetmiyorum tabi ki, o konunun çok ayrı bir yerinde.
Bir süre önce sosyal paylaşım sitelerinden birinde bir yazı okumuştum, mutlaka denk gelmişsinizdir; gece yatmak üzere olan bir anne ve babanın çocuğun gözünden olan hallerinden bahsediyordu. Anne ben yatıyorum dedikten sonra; çamaşırları makineye atmak, bulaşıkları yerleştirmek, dişlerini fırçalamak, çocuğun oyuncaklarını toplamak, gece kremini sürmek, oturma odasını toparlamak gibi bir aktivite silsilesinden geçtikten sonra çoraplarını çıkarıp yatağa giriyordu. Kimi kadınlara; “Tabi ya, kadının işi derdi bitmez bacıııııım! Adama bak, attı çorapları koridora daldı yatağa, oooooh!” tipi tepkiler verdiren bu yazı bana yalnızca tebessüm ettirmişti. Hoşuma gitti çünkü.
Kadın ve erkek olmanın ayrımı burada başlıyor işte; evet, hayat müşterektir ama kadın kadındır, erkekte erkek. Sürekli bir sidik yarışı içine girmenin anlamı yok.Tamam, kabul ediyorum; çorap kaçırma, topuk kırma, epilasyon, makyaj gibi uğraşları dertleri yok, tatile küçük bir çantayla çıkabiliyorlar ve bıyıklarından bırakın utanmayı gurur duyuyorlar (ki haksız da sayılmazlar! )ama kadın olmak başka bir şey. Biraz daha büyülü geliyor bana.
Hiçbir kadın, bir erkeğin bir kadını sevdiği şekilde, bir erkeği sevemez (Bknz. Erkeğe övgü). Sahipseniz eğer o sevgiyi hissetmek bambaşkadır. Biz sevdiğimizde hem anne oluruz, hem de aşk. Belki daha birçok şey, bir erkek bizi sevdiğindeyse sadece hayatımızdaki adam olarak sever. Şikâyet etmemize gerek var mı bu bir yaradılış mevzusunda? Sanırım yok, dolayısıyla kimin bahşettiğine inanıyorsanız, bahşedilenle mutlu olun azizim, en kolayı bu zaten.
Sonraki aşamalarda keşfetmek kalıyor geriye. Kadın kendisiyle uğraşmayı bırakıp gözlerini açtığında keşfedebiliyor erkeği, aynı şey beyler için de gereçli tabi. İşte o zaman her ikisi de tadından yenmiyor, emin olabilirsiniz. Daha dünya bir toz bulutuyken her iki cinsin de birbirlerini sunulmuş birer nimet olduğunu kabullenmek bu kadar da zor olmamalı esasında.
Öte yandan kadınla şeytanı bir tutan bir zihniyet var ki asıl anlayamadığım kadının da bunu kabullenmiş, gerine gerine söyleyebiliyor olması? Vay efendim kadın cehenneme gittiğinde şeytan buyur üstadım deyip şapka çıkarıyormuş da, kadın şeytana pabucunu ters giydirirmiş de… Şeytanla aramızda nasıl bir bağlantı kurabiliyorsunuz anlayabilmiş değilim. Erkeklere verilebilecek bir cevabı elbet vardır; şu zamana kadar gerçek bir kadınla karşılaşmamış olmaları gibi ama maalesef kadınlara söyleyecek bir sözüm yok bu konuda. Bunun kaynağı Pandora’nın kutusuysa, yani böyle bilinçli bir ahkâm kesişiniz varsa eğer Yunan mitolojisinden gelen bu miti bir şöyle bir hatırlayalım.
Yunan mitolojisinde kadına baktığımızda Pandora’ya kadar onu göremiyoruz çünkü Prometheus gizlice ateşi çalıp insanlara verene yani Zeus’u çıldırtana kadar kadın yoktu. Prometheus’un bu küçük haylazlığının ardından sevgili Zeus erkeklerden oluşan bir ceza vermek ister ve kadını yaratmaya karar verir, sonrasında olanlar malumunuz; her bir tanrıçadan bir özellik alıp yarattığı kadına yükler ve adını da Pandora koyar. Pandora’yı dünyaya gönderirken ona “Pandora’nın kutusu açıldı hanııııııım!”repliğinden tanıdık gelecek olan kutuyu verir ve sıkı sıkı tembihler “Bu kutuyu kesinlikle açma!”Pandora bu, durur mu? Merakına yenik düşer ve kutuyu açar.Sonrasında olanlar pek vahim, kutudan çıkan kötülükler, hastalıklar, korkular, kederler dünyaya yayılır. Pandora durumu fark ettiğinde kutuyu hemen kapatır ama nafile, bütün kötülükler dünyaya yayılmıştır, kutuda kalan tek şey ise; ümittir.
Bazen biraz fazla meraklı olabiliyoruz, bazılarımız, ama en az herkes kadar. O yüzden, şu şeytan-kadın bağını bir koparalım diyorum artık..
Ve evet, kadın olmak çok zor zanaat! ( laf aramızda, bir o kadar da keyifli..)
soylu.cisem@gmail.com
www.twitter.com/cisemsoylu
ÇİSEM SOYLU
YAZARA E-POSTA GÖNDER