>

KÖŞE YAZILARI | REHA MUHTAR

Erkeksiz kalamayan kadınlar...

"Modern hayatlar, kadının geleneksel kodlanmasını yıktılar... Artık kadın beyaz atlı prensini beklemekten uzaktır..." Reha Muhtar`ın yazısı...
 
   
 
 
     

Bekleyerek beyaz atlı prensin gelmeyeceğine hükmetmiş, “çivi çiviyi söker” şiarını düstur edinerek, her biten ilişkiyi, fazla geç olmadan yeni bir erkekle ikame eder hale gelmiştir...

Postmodern hayatlar, hayal kırıklığı yaratan ilişkiler, her bitenin ardına bakmadan yenisini bulmayı gerekli hale getirir olmuştur...


***

Kadında kendini geri çekme, bir süre cool takılma, içine dönme, ruhunu yıkama, tazelenme, gelecek erkeği sakin sakin bekleme duygusu kaybolmuştur...

“Elalem ne der?..” duygusu metropol kadınlarını, yiyip bitirmektedir...

Her giden ya da gidilen erkeğin arkasından çok beklemeden yenisi devreye sokulmakta, hayal kırıklığı yaşanmadan, yenisinden medet umulmakta, “belki bu olur” duygusuyla rulet masasına hayat yatırılmaktadır...

Oysa erkekle ilişkiler “kumar masasına benzemez, rulet masasının kırmızısıyla benzeşmezler...”


***

Doğrudur ki, bir eski ilişki, ancak daha doğru, daha mükümmel gelen yeni bir ilişkiyle defterden silinip süprülür...

Ancak yeni ilişkinin eskisinden iyi olması, ancak kadının bir süre kafasını etraftan kaldırması, içine dönmesi, sakinliğini hissetmesi, kendisini yenilemesiyle mümkündür...

Kendisini yenilemeyen kadın, yeni bir ilişkiyi yaşayamaz...

Yeni bir ilişki yeni olan iki insanın ilişkisidir... Yeni olan insanı hissedebilmek için, kadının da kendisini yenilemesi, eskimemiş olması şarttır...

Aksi halde yeni bir erkek gelip yeni bir şeyler vaad etse bile, o yeniyi alabilecek, hazmedebilecek, onu yeşertebilecek bir kadın olmayacaktır...


***

Her erkekle yaşanan ve biten bir ilişki, kadından bir şeyler daha alır ve götürür... Umutlar bir kez daha yıkılır, hayaller biraz da kırılır, anlaşılma özlemi biraz daha kırpılır, aşkı yaşama duygusu biraz daha kesilir...

Ne kadar çok her zaman ne kadar iyi değildir...

Ne kadar çok, bazen o kadar çok hayal kırıklığı anlamına gelir...

Her hayal kırıklığı bir sonraki için, umutsuzluktur...

Her denenen, bir sonrakinden alır götürür...

Her giden erkek, bir sonraki için yüktür... Ve kadın aslında yaşadığın ilişkilerin fazlalığından değil, tazeliğinden güç alır...

Erkeklerle ilişkiler kadına kattıklarından çok, kadından götürürler... Laf olurlar, rakibeleri tarafından köpürtülürler, ortalık yere dökülürler...

Erkekler aşık olmuş olsalar bile, gittikleri kadınları sonraları küçümserler, “çapkınlık ettik geçtik” derler, bir zamanlar yanıp yıkıldıkları kadın için cinsel bir obje muamelesi çekerler...

Kadın gereksiz yere, haketmediği ölçüde ortalığa dökülür...

Yaşadıkları burnundan fitil fitil getirilir... İçten içe keşke yaşamasaydım dese de, dışarıya renk vermez...

Her halükarda kadının yıpranmışlığı, yaşanan hayal kırıklıklarıyla orantılıdır...

Fazla yıpranmamak, biten bir ilişkinin ardından bir süre kendine dönmek, ruhunun sesini dinlemek, biraz değişmek, tazelenmek ve hayatı yeni ve değişik beklemek gereklidir...

Kadın tazelendikçe, çıtırlaşacaktır...

Reha Muhtar
rmuhtar@gazetevatan.com



REHA MUHTAR
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>