FAHİŞELEŞEN AŞK MEKANLARI...
Her aşkın herkesten gizli, sadece iki sevgilinin bildiği, orada başlamasa bile orada büyüttüğü, kem gözlerden ırak serpildiği bir mekanı vardır...
Sevgililer adını koymasalar da o mekanın kendilerinin olduğunu bilir...
Ayakları her birkaç buluşmada bir oraya doğru seyirtir...
Sanki orası, aşk adını verdikleri tiyatro oyunun sahnesidir...
Bir kafeterya olabilir orası...
Boğaz’a nazır semaverli bir Emirgan veya Hisar çay bahçesi de olabilir...
Pazar sabahları tıklım tıklım olan o dört başı mamur kahvaltı mekanları iki sevgilinin gizli “aşk mekanı” halini almış olabilir...
Veya her daim ziyaret edilen küçük romantik bir restoran...
Aşıkların her türlü dış tehlikeye karşı ortak sığındıkları mekandır orası...
***
Bazen “aşk o mekanda” başlamıştır...
Bazen orada başlamaz aşk, ama orası devamlılığın sağlandığı mekan olur...
Sevgililerin buluştuğu merkezlerin civarında salaş bir lokanta...
Kızın oturduğu evin tenhalarında bir kafe...
Üniversite civarında bir pastahane...
Veya ıssızda kalmış bir evin bir odası...
“Duvarları olsa da konuşsa” denir bu mekanlara aşkın bittiği o hassas anlarda...
Aslında her zaman romantik anlara sahne olmamıştır o mekan...
Çokça kavga, tartışma, sataşma da görmüştür o duvarlar...
Ne ki, “intim”dir orada yaşananlar, sevgililere özeldir, sanki gizlidir, kimse bilmez oralarda neler yaşandığını...
Bir tür sığınaktır oralar, sevgililer vardığında kendilerini güvende hissetikleri...
***
Aşk bittiğinde herkes sevgililer kendi yoluna gider diye beller...
Oysa bir aşk bittiğinde üç şey birden biter...
İki sevgili ve aşkın sahne aldığı yatağın dışında kalan ana mekan...
Çok uzun yıllar önce, çok uzaklarda bir yerde bir Çin lokantası vardı...
Haftanın bir bazen iki günü meçhul bir kadınla oraya giderdim...
Bir gün veda ettik birbirimize...
O gün veda etmiştim o Çin restoranına gitmeye...
Sanki gidersem “bi fena olurum” diye düşünmüştüm...
Sanki orada yemek yersem, “giden meçhule ihanet ederim” diye varsaymıştım...
Mekanın bekaretini bozmamıştım...
Anılara sadık kalmıştım...
Yaşanan sevgiyi, sevgili ve mekanla bir bütün saymıştım, durumdan ihanet çıkarmamıştım...
Sonraları hep düşünmüşümdür “acaba ne dediler arkamızdan?..” diye...
Bir gün aniden kayboluvermişti çünkü restorandan o mahut çift...
***
Sevgiliye ihanetin dışında bir de aşk mekanlarına ihanet vardır...
Bir sevgiliyle çok “sığınak” yaşanan bir mekan, başka sevgililerin sahnesi olmamalıdır...
Hayat bazı mekanların sığınaklıklarını, yaşanan sevgiyle beraber bittiğinde orada yerinde bırakmalıdır...
Çok özel “intim” aşk mekanları, “intikam” mekanları halini almamalıdır...
“Dün o vardı, bugün başkası, tak koluna yürü yoluna” havasında, nispetlere mevzu olmamalıdır...
Bazı yerler yaşanan aşkla özel kalmalı, o mekanlara fahişe muamelesi yapılmamalıdır...
Sevgi bitmişse, sevgililer gitmişse, aşk ölmüşse bile, hiç olmazsa bir anısına “mezar” yeri hatıra niyetine saklanmalıdır...
Aşk mekanları fahişeleşmemelidir...
Reha Muhtar
rmuhtar@gazetevatan.com
REHA MUHTAR
YAZARA E-POSTA GÖNDER