İki gözüm görmese, ayaklarım tutmasa da canım yanmaz bu saatden sonra.
Yaşattıklarından, verdiğin kalpten kaç kişide var bir baksana etrafına ?
Gitmediğim dünyaları gördüm, yaşlanmadan büyüdüm yılları eskitmeden,
büyüdükçe sevdim seni ölesiye, ölmeden son nefese inat…
Kimin için taviz vermeye, kimin için böyle yok olmaya değer söylesene ?
Dört mevsim bana uzaktan bakan bir efsaneymiş meğer , taşıdığın dört ruhmuş
en sahici yaklaşan.
Karanlıktaki tek aydınlık sebepmişsin en hesapsız açıyla gözüme yansıyan.
Işığındaki resimden karşımda çıkan yüzünse, sevgimin sağlamasından çıkan
yine senin ismindir şüphesiz…
Ne yüzler geçti önümden gözümde izi kalacak sandığım , ne tatlar aktı damağımdan
dilimin oyunlarına aldanmadığım.
İzini söküp atamadığım, tadına doyamadığım tek candın, sayfalarımı açtığım
her günün altında imzası olandın…
Ben satırlarımı yoluna sermiş, sen üzerine heyecanlarını dökmüşken hangi ferman kesebilirdiki yolumu ?
O fermanı yazanı öldürmek için, kaderin taşıyla bilediğim keskin bir kılıç olurdum.
Haremin cariyelerini kırmızıya boyarken bir gecede, sağ kalan sadece kınım olurdu.
İçinde yalnız kalıp huzur bulduğum tek yerdi orası, kesemediğim kınım sendin çünkü…
Murat,
Çeşme
MURAT DİNDE
YAZARA E-POSTA GÖNDER