Kabuğundan çıkıp gökyüzünün rengini hatırlamak gerekiyor ara sıra.
Toprağın kahverengi olduğunu anımsamak için, avucuna alıp tertemiz elini kirletmeni söylüyor içindeki ses…
O ses bile bunu fark ediyorda, alışkanlıkların buna izin vermiyor.
Koşturmalarla birbirine geçmiş sabahların akşamlarınla kelepçenin iki parçası oluyor.
Sevgilinin gidişi, birinin seni temelli terk edişi o kelepçeyi bir süre de olsa bileklerinden söküp atıyor.
Korkular , tereddütler düşmanın oluyor, korkularınla yaşamaya başladıkça gecenin gündüzünden farklı kalmıyor.
Bilmediğin kapıların ardında duruyor, yeni kokular, heyecanlar. Önüne gelenle yetindikçe, duyguların dört duvar arasına sıkışıyor.
Ve sonra, bir köleye dönüşmemek için , özgürlüğün ayak izlerine imreniyorsun .
Mucize dediğin dokunuşun nerede ve ne zaman karşına çıkacağını bilemiyorsun.
Tembelliklerinle ertelediğin heveslerini gerçekleştirecek o şansın, artık kapını çalmasını istiyorsun.
Oysa kaç zaman önce söz vermişsindir kendine ve sonra vageçmişsindir. Bozduğun tövbelerle kardeş olmuştur o hevesler…
Bu satırlar bitince bir kere daha düşün, kendini karşına alıp. Yarına dair her şeyi bildiğini zannederek yaşarken, seni bekleyen yüzlerce ihtimal olduğunu anlat kendine…
Aldığın nefesin her saniyesi değerli olduğu için anlat, aşk için , sevgi için anlat.
Hayat senden vazgeçmeden biran önce anlat.
Murat
MURAT DİNDE
YAZARA E-POSTA GÖNDER