Serin bir sonbahar gibi uyandım bu sabah, sokağından geçtim sen uyurken
belki rüyana karışırıp bir yerinden, yanında uyanırım diye….
Özlem dediğin kurşun yarasından da büyükmüş meğer, durmuyormuş zaman geçtikçe kurur sandığın ırmaklar gibi …
Bu yarayı artık kimse dikemez senden başka , hayat bulamaz canım canından başkasında.
Yazılanı yaşamakmış meğer kader , karşıma çıktığın gün gibi …
Noktasını unttuğum günlerin içinde duymadığım seslerim, yazmadığım cümlelerim, kokusunu bilmediğim kadınlarımın hepsi senmişsin…
Solan yapraklar bile yeşeriyordu ışığınla doğunca odama , bulutların ardındaki güneş gibi geliyordun bana.
Sefilleri de oynasam pembe romanlarla kapladığım açlığımda,
sırça köşklerde sefa da sürsem bir ömürboyu, bu gözler hep aynı bakar,
bu adam hep aynı saklar seni…
Dünyanın bir ucuna da gitsem, sesim yine sesine gelirdi, yüzüne değse de binlerce neşter, yine tanırdım bebek gözlerinden.
Böylesine hesapsız bağlıyken ruhuna, sağlamasını yapamazdım tutkumun,
toplayıp çıkartamazdım doğruları yanlışlardan, ayıramazdım yazı kıştan…
Nefes alanım , yalnız topraklarımda açan tek umudumdun.
Bilmesen de , görmesen de, o sabah karşımdayken çizgisiz kalbime yazdırdın bunları, rüzgarın mavi sayfalarına bulutlarıyla çizdiği resim misali, sessizce, gizlice.
MURAT DİNDE
YAZARA E-POSTA GÖNDER