En değerli anlarımı nereye sakladığımı, sana ilk defa bugün göstereceğim.
Adına dost dediğim, her zaman, her yerde gözükmeyen derin bir sandıktır benim için.
Sanal çöplüğün içinde yaşamaz, duyguları öldüren telefon mesajlarının ardına saklanmaz o.
Yüzüme vurur söylenecek ne varsa, konuşmak için ne sabah olmasını, ne de dolunayın çıkmasını bekler.
Hatalarımın reçetesini yazar avucuma, kalbimi saatlerce sabırla dinledikten sonra.
Tükendiğim zamanlarda, güneşe dokunup yoluma devam etmem için ışığını düşünmeden ödünç verir ömründen birkaç yılın gideceğini bile bile…
Dibini görmediği karanlıklardan umutları çıkartmak için tırnaklarıyla iner yavaş yavaş.
Hiç ummadığın anda, kaybettiğini zannettiğin hayallerini kalkan son trene koyup çıkar karşına.
Ve ne yazık ki hep birimiz önce ayrılırız bu labirent misali karışık dünyadan.
Sırlarımız, zaaflarımız, hatalarımız, doğru yanlış zamanlarımız yerin altında çürüyüp yok olur.
Dost, uzaktan bakıldığında tek kişi gibi görünse de ancak ölüm ayırdığında iki ayrı insan olduğu anlaşılır.
Gözünün içine bakarak konuşandır o, şüphenin son bulduğu kalenin duvarlarındaki her taşın üzerinde bu yüzden hep onun adı yazar.
Acabalar, belkiler, tereddütler, egolar toprağında bitmez, arsız otların o toprakta beslendiğini bilir.
Bir yenisi yerine bu yüzden zor konur, giderken senin diğer yarını da alıp götürmüştür çünkü.
Bir başka bedenle yanına gelene kadar, dost gibi görünen hayaletlerle mutluymuş gibi görünmekten başka çaren yoktur.
Fiyakanı bozmadan, onu özlediğini belli etmeden gülmeye devam etmen gerekir.
Uygun bedeni bulduğumda döneceğim dostum, şimdilik böyle devam et ve inan buradan çok iyi görünüyorsun, rol yapmak zorunda olsan da …
Murat
Teşvikiye
MURAT DİNDE
YAZARA E-POSTA GÖNDER