>

RÖPORTAJ

Ceyda Ateş Toplusoy: “Kimseye ihtiyaç duymadan sadece ikimiz çok eğleniyoruz”

Mutlu, eğlenceli, gezgin…
 
   
 
 
     

“Adını Feriha Koydum” dizisi ile akıllara kazınan ve “Son Dilek” filminde izleyenlere duygu yüklü anlar yaşatan güzel oyuncu Ceyda Ateş ile, lise okumak için Türkiye’den ayrılarak yurt dışında eğitimini tamamlayan mimar ve iş insanı Buğra Toplusoy ilk tanışmalarından Amerika’daki yaşamlarına, Talia’dan kendi çocukluklarına kadar pek çok merak edileni MAG Okurları ile paylaşıyor.

İlk karşılaşma ya da tanışma değil ama ilk “date”inizi hatırlıyor musunuz? Neler hissetmiştiniz? Nasıldı?


Ceyda Ateş: Elbette hatırlıyorum! Buğra bana göre heyecanını daha fazla belli ediyordu; bense gizliyordum! Bizi ortak arkadaşımız tanıştırmıştı. İyi ki yollarımızı birleştirdi... Hayattan keyif alacağımıza, beraber her şeyin üstesinden geleceğimize inanmıştım ve öyle oldu. Önemli olan, diğer yanını bulmak; ben de buldum.
Buğra Toplusoy: Tabii ki dün gibi hatırlıyorum. İlk “date”te ikimiz de çok heyecanlıydık ve sanki uzun yıllardır tanışıyor gibi çok hızlı bir şekilde müthiş bir iletişim kurduk. O gün, uzun soluklu bir ilişki olacağını anlamıştım.

Ortak ilgi alanlarınız neler? Birlikte yapmaktan en çok zevk aldığınız etkinlik nedir?

Ceyda Ateş: Beraber olduğumuz andan beri Buğra ile çok ortak yönümüz oluştu ve birbirimizin hobilerini denemekten keyif alıyorduk, mutluluk duyuyorduk ama en önemlisi, kimseye ihtiyaç duymadan sadece ikimiz çok eğleniyorduk! Bu durum önemliydi ve biz bunu yapabiliyorduk. Birbirimize daha sıkı bağlandık, hatta bazen arkadaşlarımızla yaptığımız eğlencelerden sıkılıyoruz, “İkimiz olsak daha çok eğlenirdik kesin.” diye konuşma geçiyor aramızda! Birlikte bisiklete binmekten, seyahat etmekten, yemek yapmaktan, hatta ev işi bile yapmaktan keyif alıyoruz. Aslında kısacası, her şeyi beraber deneyimleyip keyif alıyorsak, o yolda ilerliyoruz. Mini golf rekabetimiz hiç bitmeyecek!
Buğra Toplusoy: İkimiz olduğumuzda, kalabalık ortamlara göre çok daha iyi vakit geçiriyoruz. Paylaştığımız birçok ortak hobimiz var. Mini golf bunlardan bir tanesi. Aramızda büyük bir rekabet var; ama bu sıralar beraber yapmaktan en keyif aldığımız aktivite, Talia’nın taekwondo antrenmanlarını izlemek. En önemli iş görüşmelerimi bile ona göre ayarlıyorum, her dakikasını ailecek yaşamak için.

Şu anki en büyük tutkunuz nedir?

Ceyda Ateş: Kızım Talia ve eşim.
Buğra Toplusoy: Ailem.

Youtube videolarınızdan da gördüğümüz üzere sıklıkla seyahat ediyor, yeni yerleri keşfediyorsunuz. Gezileriniz sırasında başınıza gelen en ilginç olay neydi?

Ceyda Ateş: Biz gezmeyi, keşfetmeyi çok seven insanlarız. Şimdi daha çok gezmeye başladık içerik üretmek için. Keyif veriyor bu durum. Henüz enteresan bir şey gelmedi başımıza... Sadece ben hâlâ dışarıda çekim yaparken utanıyorum.
Bize kattığı artısı çok. İnsanlar bizleri mesleğimizle, oradaki karakterimizle bütünleştiriyorlar ama burada ikimiz de kendimiziz ve hayatımız bu. Bunu görüp dönüşleri süper oluyor. Bu durum da bizi mutlu ediyor. Tanımadığımız insanlarla sosyal medyada aile oluyoruz.



En romantik tatiliniz nasıldı?

Buğra Toplusoy: Her tatilimiz eğlenceli ve romantik geçiyor.
Ceyda Ateş: Buğra da ben de birbirimize sürpriz yapmayı seviyoruz.

Aldığınız en ilginç hediye neydi?

Ceyda Ateş: Hayatımda çok ilginç bir hediye almadım. Genelde, beni bilenler hep benim tarzımda hediyeler almışlardır.

Farklı bir meslek edinmiş olsanız, bu ne olurdu?


Ceyda Ateş: Psikolog veya veteriner olurdum.

Youtube kanalınızda da çoğunlukla paylaşıyorsunuz ancak, izlemeyenler için Amerika’da yaşam nasıl gidiyor anlatır mısınız? Türkiye’yi özlüyor musunuz? Amerika’ya alışmak kolay oldu mu?

Ceyda Ateş: Amerika’da yaşam benim için çok keyifli. Yaşadığım bölge hep yaz ve güneşli. Bu durum da bana huzur veriyor. Çocukluğumdan beri, setlerden dolayı şehir dışında çalıştığım için bir yere alışmak bana hep kolaydı. Bulunduğum yerin kabuğuna hemen bürünebiliyorum, çünkü mutlu olmaya bakıyorum ve bu düşünce de olduğum yere tutunmamı sağlıyor. Amerika benim çocukluk hayalimdi ve oldu.Tabii ki Türkiye’yi özlüyorum; ailemi, arkadaşlarımı, alıştığım çevremi, işimi... Her ne kadar işim için gelip gitsem de bazı aktivitelerde bulunamıyorum, aklım kalıyor, günün sonunda huzurlu olmayı seçiyorum ve huzurluyum. Özlemini duyduğum kısımlarda gideriyorum; en azından artık görüntülü konuşma var. Ya olmasaydı?
Buğra Toplusoy: Ben Türkiye’den, lise okumak için on beş yaşında ayrılmıştım. Dolayısıyla hayatımın yarısından fazlası ülkemden uzakta geçti. Alışma sorunu yaşamadım, tabii ki çok özlediğim şeyler var ama genel olarak hayatın akışından, yaşadığımız bölgeden çok memnunum.

Ceyda Hanım, sizi son olarak “Son Dilek” filminde izlemiştik. Film hakkında hisleriniz neler? Yeni projeleriniz var mı, ya da ilerleyen zamanlarda olacak mı?

“Son Dilek” benim için anlamı ve önemi büyük, çok güzel bir hikâye ve sosyal mesajı çok olan bir proje. Anne ve kızın hikâyesi herkesi ağlatacak ve insanlara kendini sorgulatacak. Ayrıca oyunculuğuma çok katkısı oldu. Dramda gösterdiğim yerlerden biri olacak. Okuduğum projeler var; hem sinema hem dizi. Umarım kısa zamanda tekrar bir projede olacağım. Genelde Amerika’dayım diye bıraktığımı düşünüyorlar ama öyle bir durum yok. Bu sene biri dijital, üç sinema filmi yaptım. Bırakmış halim buysa, artık bir şey demiyorum! Dizi setlerini çok özledim; en kısa zamanda görüşeceğiz. İşimi o kadar çok seviyorum ki bu yüzden bazen proje konusunda yanlış adımlar attım, yanlış kararlar verdim. Bundan dolayı artık daha sık düşünüyorum, doğru olduğuna inandığımı yapacağım. Eski düşüncede olsaydım, çok projeyi kabul ederdim sette olmak için ama artık yapmıyorum bu hatayı.

Ceyda Hanım, geçtiğimiz aylarda Miami’de düzenlenen Turkish Drama Gala’ya katılmıştınız. Işıltılı kıyafetinizle de oldukça dikkat çekiciydiniz. Ödülü alırken neler hissettiniz? Etkinlik nasıldı?

Bu kadar yıllık sahne geçmişime rağmen ödül törenlerinde çok heyecanlanıyorum. Özellikle kendi yaşadığım yerde ve ülkem dışında bir yerde başarıya layık görülmek beni çok mutlu etti. Çok güzel bir geceydi. Orada da mesleğimle ilgili, Miami’de yaşayan birçok kişiyle tanıştım.

Ocak ayında, Türkiye’nin ilk astronotu Alper Gezeravcı’nın uzay yolculuğunu izlediniz. O anları anlatır mısınız?

Ceyda Ateş: Bulutsuz günlerde, roket aldığında evimizin bahçesinden ışık huzmesini görebiliyoruz. Çok mesafe olmasına rağmen, o bile hayat normalinin dışında bir şey olduğu için heyecan veriyor; fakat yerinde Türk astronotu uzaya uğurlamak harika bir deneyim oldu! Bundan sonraki Türk astronotlarımızın fırlatmaları da buradan olursa mutlaka Talia’yı da götürmek isterim.
Buğra Toplusoy: Ülkemiz ve bizler adına unutulmaz bir tarihî ana şahit olduk. Daha önce birçok kez televizyondan roket atışı izlemiştik ama canlı canlı, özellikle de bir Türk astronotun içinde olduğu roketi izlemek inanılmazdı; çok büyük gurur ve heyecan yaşadık.

Uzay yolculuğu yapmak ister misiniz?

Ceyda Ateş: Uzay bilimlerine hep merakım vardı ve bununla alakalı çok kitap okudum. Her zaman hayalini kurdum, hâlâ da kuruyorum. Keşke gidebilsem... Kesinlikle yapmak isterim, gönüllü bile olabilirim.
Buğra Toplusoy: Düşüncesi bile ürpertiyor, hâlâ çok bilinmeyenler olduğu için; ama kesinlikle isterdim.

Birlikte bir zaman makinesine binebilseydiniz, hangi tarihî olaya tanıklık etmek isterdiniz?


Ceyda Ateş: Hayatımda en çok Atatürk’ü yakından görmek isterdim, cumhuriyetin ilanını mecliste canlı canlı dinlemek isterdim.
Buğra Toplusoy: Aynı düşüncedeyiz ve bunu sürekli dile getiririz. Evde “Atatürk’ün döneminde yaşasak keşke...” diye konuşuruz.

Biraz da çocukluğunuzda gidecek olursak; nasıl bir çocuktunuz? Geleceğe yönelik düşleriniz nelerdi?

Ceyda Ateş: Ben sakin ama bir o kadar da deli dolu bir kızdım. Hâlâ da öyle. Çok güzel bir çocukluk geçirdim hem setlerde hem de özel hayatımda. Ağaçların tepesine çıkmaya bayılırdım ve orada uyurdum. Spor yapmayı, ata binmeyi çok severdim; korkum da yoktu, gözü kara biriydim. Aile bağlarım çok güçlüydü, hâlâ da öyle. Sevgiyle büyüyen bir kızdım, halen babam sırtımı kaşıyarak ve saçımı okşayarak uyutur İstanbul’da olduğum dönemde…
Geleceğe yönelik olarak; hep yurt dışında kendi mesleğim ile ilgili, dünyada bir şeyler yapabilmeyi isterdim.
Buğra Toplusoy: Ufak yaşlarda çok yaramazmışım; ama gençliğimde çok sakin, sorunsuz bir çocuktum. Kendi kendime okudum, büyüdüm, güzel bir çocukluk dönemi yaşadım kesinlikle. Ufaklığımdan beri “Mimar olacağım,” derdim, öyle de oldu ama işin garip yanı mesleğimi yapmıyorum.

Peki, şimdi o hayallerin neresindesiniz?

Ceyda Ateş: Hayaller hiç bitmez… En çok isteğim hayalim, işimde en iyi yere gelmek ve aile hayatımın bozulmaması.
Buğra Toplusoy: Hayallerim hiç bitmez. İnsanoğlu, yaşadığına hemen alışıp daha da iyisini ister; ama ben genel olarak hayallerimi yaşıyorum diyebilirim. Her şeyden önce hem evimde hem iş yerimde huzur var. Aslında en büyük hayalim bunun böyle devam etmesi. Huzur olduğu sürece tüm hayallerin gerçekleşmesi daha kolay olur.

Talia ile günleriniz nasıl geçiyor? En sevdiğiniz etkinlikler neler?

Ceyda Ateş: Talia ile inanılmaz eğleniyorum. En yakın arkadaşım diyebilirim. Üç yaşında olmasına rağmen inanılmaz sohbetler edip konuşuyoruz. Onun sporlarını izlemeye bayılıyorum. Bu aralar taekwondo yapıyor. En sevdiğimiz aktivitelerden biri oldu; ama onunla restorana gitmeyi, sahilde yürümeyi, kitap okumayı, resim yapmayı, yani her şeyi beraber keşfetmeyi seviyorum, seviyoruz. Anne-kız günlerimiz var şimdiden!

23 Nisan için bir planınız var mı?

Ceyda Ateş: İstanbul’da olsaydım Bağdat Caddesi’nde yürüyüşlere katılırdım. En sevdiğim! Bir de annemle klasik olarak her sene Büyükada’da Aya Yorgi’ye gideriz 23 Nisan günü, çünkü ada hayatına da bayılırım huzur bulurum… Amerika’da ise kendi içimizde kutluyoruz. Bazen Türkler etkinlik düzenliyor, ona katılıyoruz. Şimdi Talia’ya, özel günlerimizi anlatıyoruz, günün anlam ve önemine göre şarkılarını açıp dinletiyoruz.

Hayvanları sevdiğinizi paylaşımlarınızdan anlıyoruz. Peki, Talia’nın hayvanlarla arası nasıl?

Ceyda Ateş: Hayvanlar benim olmazsa olmazım. Hayatımın her noktasında olmalı! Ailem beni hep bu şekilde büyüttü; hayvanlarla, doğayla iç içe. İnanılmaz bir sevgim var. Zaten benim düşüncem, eğer bir insan hayvan sevmiyorsa, o insanda merhamet ve iyilik bulamam. Talia doğduğunda, üçüncü aydan itibaren her hayvanı sevdirdim. Yaşadığımız yer bu konuda cennet zaten. Evimizde köpek, tavşan, balık var. Bahçemizde de her gün değişik hayvanlar görüyoruz. Çocukluğundan beri alışkın olduğu için muhteşem bir sevgi ve merhamet ile büyüyor, onları koruyor.
Buğra Toplusoy: Ben, Ceyda kadar hayvan seven birine denk gelmedim. İnanılmaz bir bağı var. Yolda yaralı hayvan bulur, eve getirir, bakar. Talia da annesine benzedi. Bulduğu hayvanı tutup getiriyor. Ceyda gibi, korkusu yok… Bahçemize her gün yaban tavşanı geliyordu. Ceyda da elinden yemek yesin diye hiç üşenmeden aylarca bekledi, her gün yavaş yavaş yaklaştı ve şu an elinden yemek yiyor. Düşünün sevgisini!

Son olarak; modaya bakışınızı da öğrenebilir miyiz?

Ceyda Ateş: Modayı takip ederim ama kendime yakıştırmadığım bir şeyi de moda diye gardırobuma dâhil etmem. Amerika’da New York’un belirli bölgeleri hariç moda çok geriden geliyor veya hiç uğramıyor diyebilirim. Ben trendlerden uzak kalmamak için Avrupa kaynaklarını takip ediyorum.
Buğra Toplusoy: Türkiye’de yaşarken yakından takip ederdim. Özellikle kış aylarını, daha güzel giyinebildiğimiz için daha çok severdim. Amerika beni bu işlerden çok uzaklaştırdı. Hem on iki ay yaz olan bir yerde yaşamamız hem yaşamın rahatlığı beni de kendine benzetti. Renk uyumlarına, ne giydiğime dikkat ederim ama modayı artık takip etmiyorum. 

 

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>