Aydınlığa uzandığım sabahlarda, hayal ettiğim gibi bitmiyordu kimi geceler…
Tahmininden önceki son buluşlar, boşluğa düşen arayışlar, satırların en başına yerleşiyordu.
Gelmesini beklediğim adımlar bile, Şeytanın kırılmayan bacağına benziyordu zaman zaman.
Ne çok yüze dokunuyor, hafızamda ışığını bile unuttuğum ne çok hikaye dinliyordum. Kiminden aylar, kiminden günler sonra vazgeçiyordum.
Geçmişin saf kalbini terk edip, uykudan uyanan kaderi yeniden yazmaya başladı zaman.
Seni gördüğüm o gün, mutluluk sandığım siyahımı , gökkuşağına çevirdin.Beklediğim saatte gelen, hayalimdeki yüzün sahibi kadındın.
Adını daha önce duymadığım, eşine rastlamadığım, içine bir anda düştüğüm fırtınaydın…
Şah damarımı ortasından kesen bakışların, aldığım nefesi unutturan dişiliğin, yeniden doğmam için gönderilmiş sebepti .
Sen, sevişmenin ötesinde, tutkularımın en kutsal,en dokunulmaz hallerini içimde yaşattığım ikinci hayatımdın.
Dudaklarının kırmızısını, şehvetin susayışları için değil, çarpmasını istediğim kalbim için içtim.
Ardımdaki pişmanlıklar bile, senden sonra , kabuğunun altından fısıldamıyordu.
Masalarda oturan kadınlarda, Azrail’in eline düşmüşçesine sana benzeyen bir ışık aradım bu gece.
Alıştığım mimiklerden , yüzlerce kez çekilmekten eskimiş filmlerdeki oyunculardan başka, hiçbir şey bulamadım.
Tek dokunuşunla sarhoş olduğum dişiliğine, baktıkça ölümü unuttuğum gözlerindeki sebebe, bir kez daha aşık oldum.
“Seni seviyorum” demek kurulabilecek en basit cümleydi. Hayalet kadınları orada bırakıp, hayaline doğru yola çıkarken, seni kimse bilmesin diye bardakta kalan son tılsımını içime çektim.
Murat
MURAT DİNDE
YAZARA E-POSTA GÖNDER