Öfkenle can çektirdiğin, gülüşünle hayat kattığın anları, bir ömrüm daha olsa böylesine uçlarda bir başkasıyla yaşayabilir miydim acaba ?
Mermilerin üzerine kılıçla yürümeyi öğreten, dizlerime kadar belaya batmışken vazgeçmemeyi gösterendin.
Tutkumun bıçak kadar keskin sözleri dökülürken dilimden, sevgimin sarhoşluğuydu
tüm bunlara sebep.
Gölgende de yakın olmak isterdim, sana yakın duran başka bir gölgeyi kısandığım için.
Rüyandaki sen karıştı gerçek hallerine, gün geldi gerçekler düşleri özler oldu.
Doysaydım buram buram kokan kadınlığına, aksaydım o sımsıcak tenine,
ölmeye başlardı sana olan tüm özlemlerim yavaş yavaş…
Dudaklarım dudaklarınla buluşmak üzereyken kapat onları saçlarınla,
kapat ki başka bahara kalsın hayallerim.
Ortalığı yıkıp geçen adımlarındaki ses çarparken yüzüme, her buluşmamızda daha farklı gözüküyordun gözüme.
Ayrı dünyaları farklı kokularla birbirine karıştırıp vücdunda birleştiriyordum.
Ne sürprizler, ne mutluluklar yaşanıyordu başkalarının masalsı oyunlarının
ilk perdesinde.
Onlarınki biterken, benim oyunum daha yeni başlıyordu, yazdığım oyunu oynarken, yüzündeki hazzı gören bıçak gibi kesmek isteyecekti en güzel yerinden.
Hırslarını, egolarını silah gibi kullanacaktı düşmanların, hüzün, ağzında eriyen
o bambaşka tadı çekemeyecekti.
Onlar kışın soğuğunda, yaz güneşine dokunmaya hasretken, sen buram buram okyanus kokacaktın batmayan güneşin altında …
Cümlelerin en saf haliyle dokunup, en çıplak halimle sarılacaktım, yeni dünyanın yaşanmamış mucizelerinden doğan cennetimdin çünkü sen….
MURAT DİNDE
YAZARA E-POSTA GÖNDER
DİĞER ADRESLER 
