Artık evliliğe inanmıyorum
Söylemenin söylememekten daha zor olduğunu biliyorum...
Açıkça ifşa etmenin, sessiz kalmaktan daha salakça olduğunun farkındayım...
Fazla irdelemenin, hiç irdelememekten daha tehlikeli olduğunu seziyorum...
Varolan tabuları alkışlamanın, damat ve gelinin el ele tutuşarak geldiği törenlerde şakşakçılık yapmanın, başını belaya sokacak laflar etmekten çok daha evla olduğunun bilincindeyim...
Tam sezonunda ve boğaz kenarında, beyaz smokinli damatlarla beyaz gelinlikli gelinlerin lacivert suların bitişiğindeki muhteşem görüntülerine çiçek atmak varken, “Artık evliliğe inanmıyorum” demenin sakilliğini de itiraf etmekteyim...
Ne ki, beni tanıyan tanıyor ve samimiyetimi biliyor...
Dürüstlüğümden zerrece kuşku duymuyor...
Bir şeyi söyledim mi mutlaka altında bir şeylerin olduğunu tahmin ediyor...
Öyleyse yeri ve zamanıdır...
Artık evliliğe inanmadığımı açıklamanın vakti gelmiştir...
***
Marksist öğretide mülkiyet ekonomisine geçişle, mal paylaşımı, miras ve anlatmaktan yorulacağım bir sürü ekonomik gerekçeyle anlatılan evliliğe, Marks mezarında rahat yatabilir çünkü artık ben de inanmıyorum...
Üstadın Engels’le ortaklaşa öngördüğü sınıfsız topluma geçmeye hacet yok, ben halihazırdaki sınıflı toplumda da evlilik kurumunun bütünüyle yok olmakta olduğunun farkındayım...
Evlenen insanlar beni kaale almasınlar ve meczupluğuma versinler ama böyle bir dünyada, bu ilişkiler düzeninde bilemiyorum kadın ve erkekler neden evlenirler?..
Evlilik ustaların söylediği gibi mülkiyet ekonomisine geçişle başlayan bir sahiplik kurumuysa, şu anda ne kadın kocasına ne koca karısına sahip olabiliyor?..
Zaten sahip olmak istemek tamamen tukaka olmak demek...
Feministlerin şimşeklerini üstüne çekmek demek...
“Ne demek sahip olmak?.. Kim kime sahip oluyormuş... Bu ne banallıkmış” laflarına maruz kalıp salak sınıfından sayılmak demek...
***
Evlilikle ilgili tüm ulvi duygularımdan vazgeçtim, hep merak ederim “iyi günde kötü günde” diye başlayan bir yastıkta kocamayla devam eden vaazı dinlerken, gerçekten gelin ve damat buna inanmakta mıdır?..
Bu kadar romantik olduklarına yine de inanmak istiyorum çünkü en azından o romantizm, realizm halini alamasa da romantik bir gerçeklik olarak varlığını koruyor...
Gerçek olan evliliğin artık daha çok bir “fırsatlar ülkesinde iş anlaşmasına dönüştüğüdür” ve bu haliyle acınacak haldedir...
Aşklar 1 ay ile 6 ay arasında sürmektedir, ortalama süre budur...
Erkek ve kadınlar en fazla 1 yılda büyük değişimler geçirmekte ve klişe olarak hepsi birden “tamamen değiştim” demekteler...
Hep beraber tamamen değişikliğinden, evlilik de değişmekte ve değişen eşlere paralel olarak, değişime tekabül eden yeni eşler devreye girmektedir...
Yeni gelenlerin “resmi eş” biçiminde devreye girmelerine gerek yok, daha çok günlük, haftalık, aylık ya da yıllık periyotlara bölünüyorlar...
Yıllık periyotların en nadir görülenleri, o noktaya geldi mi zaten boşanılıp 1 yılı bulan uzun ömürlü sevgiliyle evleniliyor...
***
Her yıl çiçek gibi yeniden açıp, bütünüyle değiştiğini söyleyen insanların “iyi günde ve kötü günde birarada olması” nasıl sözkonusu olacak ki?...
Esasen mukavele böyle söylüyor ama, kalpler ve beyinler böyle söylemiyor...
Herkes o andaki durumuna göre tavır belirliyor...
Bu haliyle evlilikler daha çok Bodrum “Ship a Hoy” ya da Bebek “Lucca Bar” daki gece seanslarını hatırlatıyor...
Vaziyete ve havaya göre durum belirleniyor...
Açıkça söylemek gerekirse evlilik artık günümüz insanı için ortak çıkılan ince uzun bir yol değil...
İki ayrı yolun o anki çakışmasından ibaret bir kesişme noktası...
Kesişme noktaları bittiğinde herkes de diyagonal bir şekilde kendi yoluna gidiyor...
Ortak bir kadere doğru yol alma, bir aile oluşturma, hep beraber aynı yola doğru hareketlenme tamamen nostaljidir artık...
Çıkmayı bile düşeneceğim kadınlar evlenmek istiyorlar şimdi...
Kolej yıllarında “çıkacağın kızı” ince eler sık dokur öyle seçerdik biz...
Kız da seçici olduğundan “çıkmalar” daha bir havalı ve şatafatlı olurdu...
Bugün o “çıkmalar” için yapılan düşünme süreçleri, dünce egzersizleri evlilikler için bile yapılmıyor...
Çıkmaya karar vermek için düşüneceğim kızlar evlenmek istiyor...
Bu şartlar altında...
Ne kadar yaz trendlerini tersyüz edeceğimi bilsem de...
Her ne kadar evliliğe hazırlanan genç çiftleri rencide etsem de...
Romantik hayalleri ve çok realist oyunları bozacağımı tahmin etsem de...
Artık evliliğe inanmadığımı söylemem farzdır...
Üzgünüm Leyla!
Reha Muhtar
rmuhtar@gazetevatan.com
REHA MUHTAR
YAZARA E-POSTA GÖNDER