Hayatımdaki her İLK’in ayrı ayrı hatırası ve unutulmazlığı vardır bende. İlkler hep heyecan verir ve birazcık ürkütür insanları. Bir şeye ilk adımı atıyor olmak ve başlamak birçok şeyi sırtlamak, taşımak ve layık olmaya çalışmak demektir kanımca.
İş yerime geldiğimde gerçekleştirdiğim ilk rutinlerimden bir tanesidir, bilgisayarı çalışma masama koymak ve montumdan atkımdan kurtulmaya çalışırken bi yandan da onun açılmasını beklemek.
Bu sabah mail kutuma baktığımda gelen maillerin içerisinde ilk tıkladığım “Cosmo Editor” den gelen cevap mailiydi. Heyecanla açtım okudum ve mailin sonunda yazan “Cosmoturk Ailesine Hoş Geldiniz” cümlesine gülümseyerek "Hoş bulduk" dedim.
Evet, Hoş buldum.
Demiştim ya ilkler hep heyecan verir ve birazcık ürkütür insanları diye. Şuan ben de sanırım o duyguları yaşıyorum. Kendimi bildim bileli yazıyorum ama bu sefer yazdıklarımın hep hayalini kurduğum gibi yayınlanacağını ve okurlarla buluşacağını biliyor olmak heyecanlandırıyor ürkütüyor ama çok heveslendiriyor.
Pınar Yaşam Pınarım… Yani ben..
Çok parlak bir ilkokul hayatım olmasa bile liseyi başarılı bir şekilde bitirmiş, üniversite sınavında ilk senesinde Hukuk kazanmış ama babasının isteğiyle 1 sene daha hazırlanmayı göze alan ve o 1 sene içinde fikirleri tamamen değişip tüm tercihlerini psikoloji yazan ve 5 senelik bir eğitim sonunda psikolog olmuş, 2 senedir de anaokulunda psikolog olarak çalışan bir kızım ben.
Bu hayata sanırım doğarken duygusal geldim, duygusal da gidiyorum. Adımımı attığım her basamağın kıyısında köşesinde mutlaka yazılacak bir şey bulup yazan, hatta konusu anlamsız da olsa ona bişeler katan kendi halinde görünen ama aslında pek de kendi halinde olmayan gayet dışa dönük, kendine bakan, müzik ayırımı yapmayan, gezen tozan, yiyen içen ama genel olarak sürekli diyette olmak zorundaymış gibi hisseden bir hatunum.
İnadım meşhurdur, sinirim bozukken suskunluğum karşımdakini kudurtur, tabi bir de kendi derdimle kendimi zehirliyor oluşum vardır ki burcumun özelliği herhalde(akrep), burcum kurusun; derdimi sıkıntımı pek anlatmam kendi kafamda kurar kurar dururum.
Çok gülerim, güldürürüm, bazen çok konuşurum, bazen susar dinlerim, sürprizler yapar mutlu ederim, aileme aşırı bağlıyım kardeşime ise bildiğiniz aşığım, annelere her şey anlatılamasa bile en büyük desteğim annem, her şeyi en son duymalarına rağmen onunla birlikte büyüdüğümüz İlk aşkım babam, sadece 1 tane dostum var ki dilerim hepiniz için şu hayatta onun gibi bir dostunuz olsun, kız kardeşim olsa anca bu kadar sevebilirim dediğim ve aramızdaki yaş farkına rağmen yeri gelip büyüdüğümüz yeri gelip küçüldüğümüz teyzeciğimin bitanecik kızı ve bir de eklemek isterim ki annemin arkadaşı olmasına rağmen küçüklüğümden bu yana büyüme evrelerimin hepsinde yanımda olan ve şimdilerde ablalıktan çok arkadaşım dostum sırdaşım Emine ablam ve adını sayamadığım daha fazlalarının bana “Yaşamm Pınarımm” diye seslenmesiyle “Yaşam Pınarım” hayatımın başlığı oldu sanki.
Yazdıklarım öylece kalmasın diye 1 sene önce blog sayfası açtım kendime, orada yazayım bari diye, ama çok melankolik zamanlarıma denk geldi ki genellikle salya sümük bıraktıran şeyler yazmışım, dönüp bakınca anladım. Demiştim ya duygusal doğdum herhalde diye, öyle de yazıvermişim gitmiş. Ama hayatımızın her evresindeki yaşanmışlıklarımızı “bize ait” olduğu için sevmemiz gerektiğini düşünüp o yazdıklarımla da mutlu oluyorum aslında. Kim bilir yaşanmışlıklarımız olmasaydı belki de yazamazdım o kadarını..
Neyse.. Geçtiğimiz hafta sonu en sevdiklerimle birlikte yedi tepelimden yola çıkıp yurdumun bembeyaz karlı dağlarından birine hafta sonu kaçamağı yaptık ve gitmeden önce öyle bir şey yazdım ki, iyi ki yazdım diyorum şimdi, şöyle ki;
“Döndüğüm zaman bomba gibi dönmeye kararlıyım.
Her şeyi ardımda bırakmaya, bir tek kendimi koymaya çantama.
Her şeyi benden uzakta, yolların ardında bırakmaya,
Ve bir tek keyfimi, bir tek sevdiklerimi yanıma almaya”
Velhasıl kelam, keyfim yerinde. Tatilden dönmüşüm, harika bir mail almışım, sevgili Cenk BABAEREN sayesinde hayalimi gerçeğe dönüştürebilme fırsatını yakalamışım, ve bu fırsatla birlikte çalışmaya başladığım ilk günden beri istediğim ama bir türlü cesaret edemediğim bir kız çocuğumuzu okutabilme gibi önemli ve büyük bir sorumluluğa da vesile olmuşum,
E daha ne isterim ki bu günden…
PINAR ÜSTÜNDAĞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER