Senin sevgilin var mı diye öğretmenine sorduktan sonra, aldığı “evet” cevabının karşısında çok net bir tepki verdi çocuk
“tüh şansımı kaybettim”
=)))
Aşka karşı bu kadar net cümlelerle durabilsek keşke ve belki de, başarabilsek dönüp arkamızı gidebilmeyi. Hangi aşktır ki ağlatmasın, durup durup daldırmasın, daldırıp daldırıp derinlerde boğmasın adamı, aşk o ki hep bi yerlerinde inceden bi sızıyla gelir yerleşir adamın hayatına, hükmeder varlığına. Nasıl olduğunu anlamadan ama, bi türlü çözemeden ve yıllar yılı tariflenemeden, yürekten yüreğe anlamı, adı değişebilen.
Reddedilişlerden bu kadar çabuk sıyrılabilsek ve gururumuzdan vazgeçebilsek, egomuzu tatmin etmeyi düşünmeden sadece kabullenmeyi öğrenebilsek, sadece boyun eğebilmeyi.
Evet bitiyoruz, dendiğinde bile cümlelerin kifayetsiz kaldığını hissettiğinde yürek, susabilse, sussa hatta ağlamasa, içinden haykırmasa, fırtınalar koparmasa. Aşk o ki, ayaklarına kapandırmasa birisinin, birisinin önünde diz çöktürmese; gözlerinin içine baka baka “gitme” dedirtmese…
Aşk ki, mantığı devre dışı bıraktırmasa;
Yüreğini değil kafasını kullandığını, boş yere, söyleyenlerin bile düşündüklerini oyun dışı bıraktıran o değil midir ki tüm dünyaya meydan okuyan, “eeeeeeehh ne olursa olsun” dedirten, bir tek o olsun hayatımda, bir tek sen ol hayatımda ve “ ne gelirse senden gelsin” dedirten..
O ki aşk, adamın midesine sanki bişe saplanmış da tatlı tatlı kaşınıyor gibi, derler ya hani “midemde bişeler pır pır kelebekler gibi”. Durup durup gülümsetiyor, durup durup sevindiriyor, çok büyük şeylere ihtiyaç duymuyor ki o kendi büyüklüğüyle gururlanıyor, kendi büyüklüğüyle şahlanıyor kendi büyüklüğüyle; alay ediyor hükmettikleriyle, ellerini birbirine kelepçeledikleriyle, öyle ukala işte öyle kendini beğenmiş; o ki AŞK…
Aşk ki, kokusu sarıyor her yanı, yeri göğü evreni ve uykunun ötesini, rüyaları oluyor rüyalarına doğuyor, rüyalarında yağıyor yağmurlar ve en güzel toprak kokusuna adanıyor sevgili. Dünyanın en güzel kokusuna layık görüyor o kadar ki ayaklarına seriyor cenneti.
Zaman dursun diye dua ettiriyor, aşk o ki zaman geçmesin yanındayken dünya dursun, biri durdursun dünyayı ya da, her şey aksın gitsin biz burada duralım durduğumuz yerde kalalım, Adım atmasak da olur dedirtiyor, konuşmasak da olur sadece o koksun etraf dedirtiyor aşk,
O ki aşk hadi zaman hemen geçsin diye sabırsızlandırıyor, tahammül sınırlarını zorluyor, heyecandan patlayacak gibi sanki küçük bir çocuğun olduğu yerde sıçrayışı gibi zaman geçsin diye bekleyemiyor bekletemiyor, saatler hep uzun geliyor ve saniyeler bir türlü geçmek bilmiyor. Aşk o ki; aşktır hem zaman geçsin diye kudurtan hem zaman dursun diye yalvartan.
O ki, bütünlüyor iki parçayı, ellerini birleştiriyor, kollarını birleştiriyor, odur ki iki parçayı bütünlüyor. Sarıyor sarmalıyor, adını huzur koyuyor, doya doya içine çekiyor kokusunu, çekiyor doyamıyor, doyamadıkça daha da çekiyor daha da çektiriyor. Aşk ki, sarıyor sarmalıyor, adını huzur koyduruyor.
Aşk ki, daha çok yazdırıyor aslında yazdırıyor yaşatıyor, yaşatıyor ve yazdırıyor. Aşk ki saflaştırıyor masumlaştırıyor, dünyayı beyazlatıyor, bembeyaza büründürüyor. Pembeleri bile kıskandıracak kadar temizleştiriyor, her renk göze hakim oluyor, dünyaya berrak baktırıyor.
Aşk ki, emir oluyor adamın hayatına, emrediyor hayatına,
“Bir tek sen mühimsin aşk sen hayatımda” oluyor adamın cümleleri…
aşk o ki; ………
Aşktır ki, boşlukları doldurulamayan, aşktır ki yerine başkaları adanılamayan, o ki aşktır işte aşktır, karşı koyulamayan,
Aşk odur ki, tüh şansımı kaybettim kadar kolay olmayan
Aşk odur ki, ha deyince sayfaları kapattırmayan,
Aşk odur ki, yıllara meydan okuyan..
Aşk odur ki;
Aşk sensin…
PINAR ÜSTÜNDAĞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER