Dün akşam çok sevdiğim bir arkadaşımdan çok güzel bir hikaye dinledim ve adını da
“Bir öğretmenin hikayesi” koydum…
Onu dinlerken ve izlerken sanki oturduğum yerden çıktım ve anlattığı yerlere gittim, tek tek karşıdan izledim gibi hissettim. Bir kitabı okurken önem verdiğim ilk şey, gözümün önünde film karelerinin oluşabiliyor oluşuysa eğer dün akşam kısa ama harika bir roman “dinledim”..
İstanbul’dan başlayıp Ağrı-Doğu Beyazıt’ta geçen bir hikaye..
Öyle ki, okula gittiği ilk gün sınıfına girdiğinde yere yığılmış oyuncakları gördüğünde ve o oyuncakların altına saklanmış onlarca sert kabuklu böceklerle, pencerelerin kenarlarına yuva yapmış yüzlerce sinek ve toz toprak içinde kalmış oyuncaklar.
Kar ve soğuğun hakim olduğu ama can güvenliğinin asla olmadığı, bir yola çıkarken bin kere düşünülmesi gerekirken, hiç düşünmeden yola çıktığı sabahları, farklı farklı şehirlerden gelmiş öğretmenler olarak birbirlerine nasıl dayandıklarını ve nasıl dost olduklarını,
Türkçe bilmeyen çocuklarla önce iletişim kurmayı öğrenmeyi ve onlara Türkçe öğretebilmiş olmanın gururunu taşımayı,
Şartların ağırlığından hiç şikâyetçi olmadıklarını, az parayla çok mutluluk bulduklarını,
Mutluluklarını çocuklarıyla kazandıklarını, ve çocuğun mutluluk olduğunu
Ve daha daha daha çok fazlasını…
Dinledim izledim… Nefesimi tutarak ve karşımda “keşke hiç susmasa ve hep anlatsa” diye içimden geçirdim ve ona defalarca tekrarladım
“bir öğretmen başka ne ister ki… ”
Gözleri dola dola anlatırken o yaşadıklarını, dostluklarını, dayanışmayı, meslek aşkını, çocuklarını, Türkçe’yi Kürtçe’yi, her şeye rağmen ayrım yapmadan kabullenmeyi, daha ne kadar iyi olabilir diye düşündüklerini, düşündükçe daha iyilerini gerçekleştirdiklerini ve gerçekleştirdikçe daha da iyileştirdiklerini…
Aslında anlatmaya çalıştığım, bir öğretmenin mesleğine ne kadar bağlı olduğu ve zor şartlarda ne kadar çok şey yapabildiği..
Durdum karşıdan baktım arkadaşıma, ve gurur duydum.
Sordum; bir daha dünyaya gelsen bu kadar zorluğun olduğunu bile bile yine de gider misin oraya, diye.
Hiç düşünmeden evet dedi bana..
Ağrı’dan kalktım geldim İstanbul’a..
Bu gurur’un darısı tüm öğretmenlerin başına…
PINAR ÜSTÜNDAĞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER