“Bu benim beceriksizliğimden mi? yoksa genelde yaşanan bir şey mi?” diye küçük bir araştırma yaptım ve gördüm ki, kimseye zaman yetmiyor.
Günlük gaileler, ödemeler, alış veriş, trafik, yazılacak yazılar, arşivlenecek konular ve aranacak dostlar ve arkadaşlar derken bakıyorum ki akşam olmuş bile...
Ertelenenler hep aranacak kişiler oluyor. ‘Bugün geç oldu, yarın ararım.’ diye plan yapıyorum, ertesi günde aynı koşuşturma sürüyor.
Oysa başka işleri erteleyip, aranacak kişileri aramak gerek.
Çünkü “aradım,” “arayacağım” derken bir gün onu kaybettiğinizi öğreniveriyorsunuz.
İçinize bir acı “mıh” gibi saplanıyor,
Bunun adı “vicdan azabı mı?” yoksa “pişmanlık mı?” bilmiyorum ama, tarifi imkansız bir duygu.
Böyle bir şey sizin başınıza geldi mi bilmiyorum ama maalesef ben yaşadım.
Hasta olan bir arkadaşımı telefonla birkaç kez aramama rağmen, ‘nasılsa önemli bir şeyi yok, benimle güzel güzel konuştu ‘ diyip, bugün yarın ziyaretine giderim derken bir türlü vakit ayırıp gidememiştim.
Ve bir gün bir başka arkadaşımın “Aysel’i maalesef dün gece kaybettik, bugün Erenköy Camiinden yolcu edeceğiz” demesiyle beynimden vurulmuşa döndüm.
O anda ona sarılamadığım için, onunla konuşmadığım için, kendisini ne kadar sevdiğimi söyleyemediğim için tarifsiz bir acı duydum “Keşke ziyaretine gitseydim!” “Keşke daha sık arasaydım!” gibi bir sürü “keşkeler” üşüşüp durdu beynime.
Belki de bir “suçluluk” duygusuydu beynimi kemiren.
Ondan sonra bu bana acı bir ders oldu.
Onun cenazesinde, onu yolcu ederken içimden “seni ziyarete gelemediğim için beni bağışla” diye düşündüğümü hissettim birden ve o gün kendi kendime bir karar aldım.
Ne olursa olsun haftanın bir günü uzun süredir aramadığım, arayamadığım aile büyüklerinden, arkadaşlarımdan ve sevdiğim insanlardan birisini ziyaretine gidemesem de, telefonla arayıp hatırını soruyorum. Onu sevdiğimi, özlediğimi söylüyorum. Yalnız yaşıyorsa bir şeye ihtiyacı olup olmadığını soruyorum.
Bu beni müthiş rahatlatıyor.
Uzun süredir sesimi duymayan arkadaşlarım çok mutlu oluyor
Yıllardır ziyaretine gitmediğim bir aile dostumu arayıp sorduğumda onun sesindeki mutluluğu tarif edemem.
Hele de yarım saatlik bir ziyaret özellikle yaşlıları ne kadar sevindiriyor.
Bu günkü yaşam koşullarında bunu uygulamak hiç de kolay değil,
Belki de “herkes kendi derdine düşmüş, hangi arada arayıp soracak!” diyenleriniz olabilir.
İstenirse üç beş dakika ayrılabilir bir telefon etmek için.
İnanın onların mutluluğundan alacağınız pozitif enerji sizi bütün gün, ayakta tutmaya yeter.
Önemli olan, boşlukta “nasıl vakit geçirsem?”düşüncesinden kaynaklanan ve sırf”gevezelik”etmek için edilen telefonlar yerine, sevdikleriniz için kendinizden çalacağınız birkaç dakika inanın çok önemli ve çok değerli...
Bunu deneyin, karşı tarafı mutlu etmekle kalmayıp, kendinizin de ne kadar mutlu olduğunu ve arayamadığınız için çektiğiniz manevi baskının birden bire nasıl pozitif enerjiye ve mutluluğa dönüştüğünü göreceksiniz.
Unutmayın ki, bugün sizin ilginize, sevginize, şevkatinize muhtaç olan insanlar gibi, bir gün siz de, hayatın temposu düştüğünde aynı duygular içinde, bir sevgi sözcüğüne, bir kapı sesine, bir telefon ziline hasret kalabilirsiniz.
Tekrar görüşene kadar, dostlarınız, sevdikleriniz ve arayanlarınız hiç eksilmesin...
Özcan Kandemir
o.kandemir@superonline.com
ÖZCAN KANDEMİR
YAZARA E-POSTA GÖNDER