Her doğum günü, her bayram, her yılbaşı , insanların ilgisini sevgisini samimiyetini sınamanız ve hayatınızı temize çekmeniz için , size bir fırsat sunar.
Böyle günlerde hatırlandığınızı görüp mutlu olursunuz, unutulduğunuzu görüp mutsuz olursunuz...Böyle günler, mutlulukla mutsuzluğun kol kola girdiği günlerdir.Bunun için, bu günleri pek sevmem!... Çünkü, insanları sınamaktan korkarım!...Hele "anneler günü", " babalar günü" "sevgililer günü "gibi, insanlara dayatılan ve temelinde sizin duygularınızla , sermaye edinen kişilerin, ticari amaçlarının yattığını bilmek, üzer beni. Beni üzdüğü gibi, annesi,babası,sevgilisi olmayanlar, eşini, çocuğunu kaybedenler, araması gerekenlerin bir telefon bile etmedikleri görüp üzülenlerin sayısı, inanın sevinenlerden daha çoktur...
"Bayram değil, seyran değil Özcan hanım bu konuya neden değindi şimdi?" diyenleriniz olabilir. Ama, durup dururken girmedim bu konuya. 3 Ekim benim doğum günümdü. Benim önüme de o gün beyaz bir defter açıldı sanki ve tüm yaşamımı film şeridi gibi gözlerimin önünden geçirdim.Bunca yılda, sevgiyi de - sevgisizliği de, ihaneti de -sadakati de , nankörlüğü de-vefayı da,dostluğu da -düşmanlığı da, başarıyı da-başarısızlığı da gördüm, yaşadım. Çoğu zaman yüreğimin yarısı ateş gibi yanarken, yarısının buz kestiği, mutluluktan ayaklarım yerden kesilirken, birden kurşun gibi ağırlaşıp yere çakıldığım olmuştur.
En büyük yaraları insanların açtığını, gene bunları kapatanların insan olduğuna tanık oldum. İnsanların iki yüzü vardır derlerse de inanmayın!....İnsanların sayamayacağınız kadar çoktur yüzleri. Ancak siz, görmek istediğiniz yüzlerini görürsünüz veya onlar istedikleri yüzlerini gösterirler size.. Uzun yaşamanın, insana tecrübe kazandırdığı doğrudur ama, insan ömrü ne yazık ki, bu tecrübelerden yarar sağlayacak kadar uzun değildir...
Doğum günümde, beni arayıp soran, pek çok eşim dostum oldu. Elbette çok mutlu oldum. Bu vesileyle onlara bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Ufak tefek, (benim için çok değerli olan) armağanlarda aldım. Bunlar elbette beni mutlu etti. Ancak, birden önüme açılan o sayfaya bir şeyler yazmak istedim.Bunca yıl yaşamıştım, elimden geldiğince herkese yardım etmeye çalışmış, sevgimi ilgimi ve emeğimi hiç esirgememiştim. Ama kendim için hiç bir şey yapmadığımı düşündüm. Enerjimi, bilgimi, sevgimi ve sabrımı hep başkaları için kullanmıştım. Buna beni kimse de zorlamamıştı. Bu benim yapımdan kaynaklanan bir şeydi kuşkusuz. Ama bu doğum günümde, kendim için bir şey yapmak istedim. Bunun için de “şair” yanımı kullandım. Önüme açılan o bembeyaz sayfaya, bir şiir yazdım ve bunu kendime armağan ettim. Şimdi izninizle, o şiiri sizlerle paylaşmak istiyorum.
NE ÖĞRENDİM
İhanetin en yakından geldiğini,
Dost bildiklerinin başına,
En süslü çorapları ördüğünü.
Ömrün bir soluk kadar az,
Nefretin bir ömür boyu sürdüğünü.
"Tecrübe"denilen şeyin,
Şeytanla bir olup,
Sana güldüğünü.
Sevginin, insanın hem içini acıtıp,
Hem, tüm kötülükleri sildiğini.
Tanrının insana ya şans,
Ya gayret verdiğini.
Her şeyi bile bile,
Yaşamın gene de sürdüğünü gördüm.
Tekrar buluşuncaya kadar sevgiyle kalın.
ÖZCAN KANDEMİR
YAZARA E-POSTA GÖNDER