Bazı kişilerin seçilmiş olduğunu düşünüyorum. Tanrı birçok yeteneği bir arada sunuyor bu kişilere…
Bunlardan birisi de geçen hafta yitirdiğimiz Selmi Andak..
89 yıllık ömrüne neler sığdırmış neler…800 beste, onlarca albüm, 58 yıl aralıksız müzik ve sanat eleştirmenliği. Yazılarını uca uca ekleseniz kilometreler eder. .
Yurt içi ve yurtdışından aldığı ödüller..
Yaşamının son haftasına kadar yazma, çizme, düşünme, üretme şansı ve bunların karşılığını görerek mutluluğunu tatma fırsatını elde eden bir duayendi Semli Andak.
Aynı zamanda bir rekortmen bana göre.
800 beste dile kolay, Eurovisyon’a 10 beste vermek de bir besteci için gerçekten bir rekor.
58 yıl gazetecik yapmak da bir rekor.
56 yıllık bir evlilik. Bu kadar renkli , harekeli bir ortamda adı hiçbir dedikoduya karışmadan sürdürülen örnek bir evlilik. Bunda elbette eşi Nermin Andak’ın da rolünü unutmamak gerek.
Semli Andak yüzlerle eser üretirken , zerafeti, alçak gönüllüğü ve insanlara dostça yaklaşımıyla binlerce de dost biriktirmeyi başaran ender kişilerden birisidir.
Cenazesine koşup gelen yüzlerce seveni bunu kanıtladı.
Cenazede kimler yoktu ki, basın camiası, sanatçılar, sporcular, eş dost koşup gelmişti onu uğurlamak, ona son görevlerini yapmak ve helalleşmek için.
Semli Andak’ın 800 bestesi içinde beni çok mutlu eden iki bestesi var ki, ben onları popüler olmasalar bile onurla saklayacağım.
Rahmetli Tanju Okan’ın yorumladığı “Bilsem ki” ve Ruçhan Çamay’ın yorumladığı “ Sızı” benim şiirlerim ve bunların bestecisi Selmi Andak.
Az onur mu? Bende şanslı kişilerden sayıyorum kendimi. Hem rahmetli Semli Andak gibi çok özel bir insanı tanıdığım için, hem de onun dostları arasında yer aldığım için.
Yukarda da söylediğim gibi Selmi Andak’da seçilmişlerden birisiydi kuşkusuz. Sanat yaşamımıza can versin diye, sanata gönül verenlerin ellerinden tutsun diye, yurt içinde ve yurt dışında yüz akımız olsun diye, kulağımızın pasını silsin diye, gönüllerimizde mutluluk rüzgarları estirsin diye, örnek olsun diye gelmişti sanki ve görevlerini hakkıyla yaptı ve arkasında yüzlerce eser ve hoş bir seda bırakarak ayrıldı aramızdan.
Cenazesine erken geldiğim için, Teşvikiye Camiinde bir banka oturup, onu uğurlama vaktinin gelmesini beklerken, gelenleri de izledim. Orhan Erinç, Garo Mafyan, Ayşegül Aldinç, Halit Kıvanç ve eşi , Nil Burak, Erol Evgin, Attila Özdemiroğlu, Aysun ve Ali Kocatepe, Mustafa Sarıgül, Ali Sirmen, Bedri Baykam, Yeliz, Esin Afşar, Suna Keskin Erkan Özerman ve daha niceleri… Selmi Andak sıcak bir temmuz günü, dostlarını cami avlusunda da olsa bir araya getirmeyi başarmıştı. “Keşke anılarını yazsaydı” diye geçirdim içimden. Kim bilir bu sanat dünyasının içinde nelere tanık olmuştur bunca yıl. Kıskançlıklara, aşklara, ayrılıklara, mücadelelere…ama o yazmayı değil, içinde biriktirmeyi seçenlerdendi. Kendisini hatırlatmak için belki de böyle bir şeye gerek duymadı. Onu hatırlatacak ve uzun yıllar yaşatacak birçok eseri vardı zaten. O her şeyi notalara dökmüştü. Tüm hayatı kuşkusuz notaların melodilerin içinde gizliydi. “
Tanrıda onu eserleriyle ölümsüz kılarak ödüllendirdi. Aramızda olmasa da eserleriyle daha çok yıllar yaşayacak kuşkusuz.
Nurlar içinde yatsın. Mekanı cennet olsun…
Güzel günlerde buluşmak dileğiyle. Sağlıkla ve sevgiyle kalın.
ÖZCAN KANDEMİR
YAZARA E-POSTA GÖNDER