Baktığımda görünenin ardında saklanan küçük, ürkek kızın ıslak gözlerini görüyordum, yakan güneşin altında kurusa da…
Tuzu bile duruyordu hatıralarıyla dudaklarında, ıssızlığın kurak yalnızlığında
binlerce parçaya bölünme diye, duyguların bile yetişmediği yerlerini öptüm dudaklarımla.
Dünyaya neden geldiğini anlaman için, yalan dolu senaryoları tek tek topladım elinden.
Gözünü kapatırken son dileğin sanki aynı kaderle tekrar doğmaktı,
başka bir bedenle dönsen de bu oyunun içine.
Heyecanın anlamı her buluşmamızda, kusursuzluğunla bana hissettirdiğin
o ilk duygular kadar, kuralsızca yaşanıyordu.
Kendinden geçtiğin anlarda, sesindeki hazla titreyen iliklerin, sınırsız gücün sonsuz tadıyla tekrar tekrar buluşuyordu.
O an her şeyi boşverip, sırtındaki günahları Şeytana satarak en masum halinle tekrar doğuyordun.
Yazılmayı bekleyen boşluklarım, yaşanmayı düşleyen saatlerim sadece seninle dolduğunda anlam buluyordu.
Hiç bitmeyecekmiş gibi devam eden hayat, bahar’ın uzayan günlerine saklanarak
gizli gizli kısalıyordu.
Sen, o baharın içine gizlenen hiç bitmeyen ikinci hayatımdın.
Bu yüzden, öldüğümde kanınla buluşmayacağım bir savaşa girmek,
daha gökyüzünü bile koklamadan yaşamayı reddetmek kadar büyük bir delilikti.
Cesaretimle, hesapsızca yaşadığım sevgimin derinlerinde seni bulduğum yerde,
kalbimin ortasından en şiddetli vurgunu yesem de, çektiğim acıyı umursamadan, bana baktığın o ilk yerde, gözlerinle yaşamaya devam ederdim.
Gökyüzünü bir daha görmeyeceğimi bilsem de, hayallerinin kadınını hırsları için satan çift ruhluların arasına karışmamaya yemin etmiştim bir kere…
Murat
Bebek
MURAT DİNDE
YAZARA E-POSTA GÖNDER