Kıpkırmızı elma şekerini daha küçücük avuçlarında tutarken tattın ayrılığın acısını,
terk edilmenin, yalnızlığın duygu halini ezberledin, cümlelere dökülmeden.
İçin acımadan, seviyorum dediğine arkanı dönmek bu yüzden zor gelmedi belki.
Göz yaşların donup kaldı, takvime saklanan buruşmuş anılarda dahada zoruna dayanabildiğini görünce.
İspatlamak zorundaymışcasına gücünü yürürken, buram buram yanıyordu için geçmişin siyah- beyaz ateşiyle.
Fısıltıların çarpıp dönerken karlı tepelerden, ürküyordu her biri anlam veremedikleri sesine, üzerlerine yağmandan korkuyordu taşa dönmüş soğuk bedenler.
Dilimin ucundaki sıradan bir kar tanesi olsa, bir anda eriyip giderdi su olup damağımda.
Oysa göz bebeğim kadar bile düşsen sen ayaklarıma, sonsuz beyazlıkta yürüdüğüm uzun bir yol açardın hayallerime…
Anlamındaki belirsizliğe, duvarlarındaki inatçılığın kızıl haline bakmaktan yorulsam da, kanlı bıçaklı tutkum senden asla vazgeçmeyecekti.
Genlerinde ne varsa sana dair kabul ettim, değişmeyecektin çünkü ne söylesem, yağmurdan kaçmak imkansızken sırılsıklam olmuş duygularını inkar etsen de tartışmayacaktım seninle.
Herkes benzerini ararken, kavgalardan uzak huzurun kucağında yaşamak için,
sessizliği değerli yapanın bir avuç gürültü olduğunu unutacaktı çoğu zaman.
Bir kuş tüyüne tutunmanın uçmak olduğunu zannedip, sahte mutluluklarla,
gerçek özgürlüğü elinden kaçrmanı istemedim.
Kendi ellerimle diktim üzerindeki elbiseyi senden habersiz en kalın kumaştan,
bakışlar çarpıp geldikleri yere dönsün, sözler ruhunu delip geçmesin diye.
Şeytan’ın replikleriyle kandırmaya çalışırken kokuna aç ruhsuzlar, bir tadımlık aşkla
bakanların ellerini, senden uzak tutmaya çalıştım.
Milyonlarca kare içinde tek farkın, bulmacanın çözülmeyen yerinde yaşamandı,
yanında olmak bu yüzden sonu olmayan hikaye gibi heyecanlıydı.
Her sayfası okunmuş, her anı yaşanıp, altı defalarca çizilmiş cümlelere benzeseydin,
ellerim arasına alıp okur muydum ? seni harf harf.
Gözlerine uzak kaldığım zamanlar, bu yüzden ölüm gibi zor geliyordu gözüme.
Sabrını zorlayıp, çılgına döndüğün hallerini gördüğümde, nefret etsem de kendimden binlerce kez…
Böyle tutkuyla bakıp özlemeseydim seni karşı kıyıdan, benim de satırlarım altı çizili masallara karışacaktı.
Ve unutmaki kadınım, hala ateşten mucizende erimeyip, doymadağım kokunda yaşamaya devam eden arzularımdır, bu hayatı seninle eşsiz kılan...
MURAT DİNDE
YAZARA E-POSTA GÖNDER