İrtifa kaybeden kötülükler kalbime her yaklaştığında, onları esrarlı sözlerinle uzaklaştırıyordun.
Yaramı diken ellerindeki umut, dokunduğu yere merhem oluyordu.
Uzun yolculuklarda yorulan nabzın, sonunda kanatlarını özgürlüğe açsın diye,
gözlerimdeki inancın perdelerini senin için kapatmadım.
Haz aldığım en güzel anlar, başını göğsümde hissettiğim gecelerde ruhuna anlattığım masalların içindeki kayboluşlarımızdı.
İzi yönü bilinmeyen siyahın zifiri yalnızlığındaki gri tesellimdi gözlerin.
Hikayesi, günlere aylara bölünmüş hayat oyunundan vazgeçenler, Şeytanın günü kurtaran kısa mirasına konuyordu teker teker.
Geriye kalan yolda kimseye teslim olmadan devam edenler için yas tutan acizler, düşmeye başladıkları uçurumdan habersizdi…
Sesinde hissettiğim şefkatte adını unuttuğum geçmişin en saf hallerine rastlıyordum.
Parmaklarının ucundaki tat, kıpkırmızı elma şekerim, ılık meltemde uçuşan saçların,
tuttuğum rengarenk rüzgar gülümdü.
Bir rüyadan kopup dünyaya düşen en inanılmaz gerçekliğin ta kendisiydin sen.
En başka noktalarımızda yankılanan, zevk dolu anların unutulmaz çığlıkların tekrarıydı bana yaşattıkların.
Yazılmış sözleri dillerimiz ezberlemeyi beklerken , üşüyen ruhumuzun hatırlamaya başladığı heyecanları bir şişe kanyağın içinde birbirine tanıştırıyorduk.
Gelecek, bilinmezliğin fluğ yüzüyle bize baksa da yarını yakalamak için acele etmiyorduk.
Şu anda sadece seni ve sonunu bile bilmediğim bu geceyi düşünüyordum.
Çünkü, yarın belki vardı belkide hiç olmayacaktı, bildiğim sıcak kanyağımla damarlarıma karışan, çözülmeyi bekleyen o karmaşık varlığındı.
Murat,
Bebek
MURAT DİNDE
YAZARA E-POSTA GÖNDER