Birgün her şeyden vazgeçip yanıma gelmeye karar verirsen beni bu adreste bul dedi adam.
Kulağında sanki hayatının son fırsatı yankılanıyordu. Kedi fare oyunundan yorulan gözleri
camın dışında akan yola daldı…
Gücünü ispatlamak uğruna yıllarca kendi olmayı bile doğru dürüsüt becerememişti.
O hayatta, Şeytan’ın ateşinde kora dönmeden mutluluk yüzünü kimseye kolay kolay göstermiyordu.
Piyonlarla oynanan çıkarların dünyasında, en iyi hamleyi yapmak için beklemişti bu zamana kadar. Yeniden eskisi gibi koşabilmek için örselenmiş hatıralarını unutmaya çalışıyordu.
Yaz sıcağında avuçlarında açan renkleri, kendine uzak adreslerde, adı değişmiş sokaklarda aramıştı bugüne kadar.
Her gün, aynı oyuna çıkmaktan yorulan ayakları, her yanını kaplayan sahnenin tozuyla başlıyordu güne.
Sesini başkalarının sessizliğinde duymaya çalıştıkca, kalabalıkların anlamsız uğultusundan başka hiçbirşey girmiyordu kulağına.
Ateş umutları yakmaya başlayınca, dönüşü olmayan o yoldan çıkmanın bedeli neydi ?
Sımsıkı tuttuğu elindeki kağıda baktı, dudağındaki tebessümden tarifsiz bir huzur yayılmaya başladı yüzüne.
Kağıdın ucundaki ışıktan, sonu gözükmeyen çölün ardındaki okyanusun kokusu dağılıyordu karanlığına.
Güneşin doğmaktan korktuğu yüksek binaların arasından yükselen tek aydınlık, ona bakan adamın gözlerinden geliyordu.
Vicdanını kaybetmiş, günahların kelepçesiyle yaşayan ruhsuzların dünyasında, onlara direnen
adamın yüreğinde dirilecekti yeniden…
İnançlarından vazgeçmediği pusulasındaki esrarı o kadın için saklıyordu .
Yaratın için kurduğu düşleri bile kıskanacaktı pembe dünyanın melekleri.
Tırnağının ucundaki acının sancısı geceyi kabusa çeviren nedendi, hikaye gibi başlayan
ayak izlerinin sonu, dilden dile dolaşan efsanelere çıkacaktı…
Murat
MURAT DİNDE
YAZARA E-POSTA GÖNDER