Yol dediğin bu mudur, böyle midir?
Kalabalıkların arasından geçip kendine kalmak, altından geçtiğin ışığın hep olacağını sanmak, yanında yürüyenlerin hep yanında kalacağına inanıp bir gün yol ayrımında kendi yoluna gideceğine inanmamak, doğru zannettiklerinin değiştiğini görmezden gelmek, yolların değişebileceğine ihtimal vermemek…
Yol dediğin bu mudur, böyle midir?
Yürürken her rengi geceye çalmak, gecenin rengini içindeki beyazlara değişmek ve bazen bir çocuğun dizlerine başını yaslayıp onun sessizliğinde kendini temize çekmek…
Virgüllü sayılardan, virgüllü kelimelerden, virgüllü bekleyişlerden “ama”lardan, “ki”lerden, “aslında”lardan bıkar insan yürüdükçe. Bıksa ne olacak ki, bıkmaktan ziyade alışması gerektiğini öğrenir sonra. O kadar alışır ki, yolunun ve yolundakilerin başucu kurtarıcıları olur bunlar.
Sonra ne kalır insanın elinde avucunda? Yani kendisinin hep son sandığı zamanlarda; hep başlamak istediği ama arada hep virgüller, bağlaçlar olduğu için nerden başlayacağını bilmediği bölük pörçük cümleler… öyle cümlelerdir ki bunlar, bir başlasa belki bu kadar inandıklarının peşinden sürüklenmeyecektir ama başlayamaz, hiç başlayamadık. Hep yeniden başladığımızı sandık ama aslında hep kaldığımız yerden devam ettik.
Bu yüzden işte, en doğru cümleleri söylemek için sarhoşluğumuzun arkasına saklandık, hatırlatıldığında rahatça inkar edelim diye…
Yol dediğin budur, böyledir.
Kendini eskitir, kendini yenilersin. Başkalaşırsın, bıraktıklarını özlersin. Geride kalan hep kıymetli olur. Bir fotoğrafa bakıp bazen orada her şeyden habersiz gülümseyen çocuğu özlersin. Parmakların onun yüzünde de dolaşsa nafile, bir daha hiç o olamazsın.
Sonra kabullenmeyi öğrenirsin, değişmez ya, değişmeyeceğini bilirsin… o zaman hep olması gerektiği gibi; ya kabullenirsin ya da yolunu değiştirirsin…
Yollar yürürsün, günler bitirirsin, geceler tüketirsin. Zamanın eseri olursun, var olanda hep kendinden bir parça bulursun, sonra anlarsın ki yol dediğin budur, kendin gibi olur diğerleri, diğerlerinde kendinden bir parça vardır hep ama yol iki kişilik değildir, çünkü yol içindedir… yol sensindir ve hep kendini aşmak için yürürsün…
Her gün yeniden başlamak için uyanırsın ama zaafların, kırgınlıkların, korkuların beklentilerin vardır, o yüzden en baştan başlayamazsın hiç, hep kaldığı yerden devam edersin.
Sevgiler
Itır…
itir.sema@gmail.com
ITIR SEMA ERTAŞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER