Takip et beni, geçtiğim yollara kelimeler bıraktım… Havada asılı kalan, rüzgarla savrulup amacından sapan, uyandığında rüyalarından kopup başucunda duran, başkalarının eline geçip fırlatılan, yerlerde sürünen kelimeler. Bu yüzden attığın her adıma dikkat et. Her an bir yerden çıkan bir kelime dolanıverir ayağına, sonra ne olduğunu anlamadan düşüverirsin…
Yaşadığın hayat, içinde bakterilerin üremesine oldukça elverişli, evet! O yüzden her geçen gün gittikçe kötüleşen, kokuşan, çürüyen bir kalbin var.
Kalbin; perdesi hiç kapanmayan bir sahne… ne oyunlar izlettin bana…
E beni çok güldürdüğün zamanlar da oldu. Şimdi aklıma geldikçe güldüğüm gibi.
Sımsıcak sözlerin, bakışların, yakınlığın, ihtirasların ve bahanelerin, masumiyetine inandırdığın acıların vardı. Hepsine inanmıştım, inanmışlığım işini kolaylaştırdı.
Bile bile kör olmayı seçtim ben. Yağmurdan kaçıyordum sana tutuldum, sana tutundum…
Keşkelerimin anlamsızlığı silinmişti, tüm “neden”lerimin sonucunun sen olduğunu sandığımda.
Gözümü her açışımda, uyandığım güneşli günler hiç bitmeyecek gibiydi
Ama mevsim bitti… Rüzgârın nefesi soğudu… Şimdi hangi pencereyi açsam rüzgar beni üşütüyor.
Bu yüzden belki, sürekli hastalıklı bir ruh haliyle aynada kendime bakmak istemedim. Her gün üşümek ve her gün biraz daha solmak… ben senin beklentilerinin; ne mevsimi ne tohumu ne tarlasıydım. Ben, beklentilerinin toprağı değildim.
İnsan inanmak istemediğinde, gerçeği reddedecek ne çok bahane bulur. Bahanelerimden yaptığım yolun sonunda sen varsın sanıyordum. Şimdi gördüğüm koca bir hiç, aynı yolu geri dönüyorum. Kendime dönüyorum, hoşça kal…
Gözümü kapadığımda uyandığım bir rüyaydın. Adını tekrarlamak ve sesini duymak görmenin ötesinde bir anlamdı. Oysa ben sana bakarken hayata baktığımı sanmışım. Şimdi kaldırdım kafamı omuzlarımın hizasına ve ellerimi çektim gözlerimden. Artık hayata bakarken seni de görebiliyorum ve görebildiğim kadar uzağa gidiyorum, hoşça kal…
Mükemmel yaradılışının farkında olmadan yaşayıp öleceksin. Ve ayağın taşa takıldığında suç sadece taşın olacak. Çünkü sen hep duymak istediğin kadar duydun kendini, hep işine geldiği kadarını duydun. Şikâyetlerine kapadım kulaklarımı ve kendimi dinlediğimden beri huzur buluyorum, huzur içimde, ben kendimi bulmaya gidiyorum, hoşça kal…
Hoşça kal, dinlediğim yine de güzel bir şarkıydı, uyumadan önce gülümseten bir masal, uyandığımda meraklandığım gün, aklımın bir köşesinde yer eden bir anı; hatırlamaktan sıkılmayacağım… Öğrendiğim yeni bir şey… bir başlangıç ve kaçınılmaz son…
Yeni bir başlangıca gidiyorum şimdi belki yeni bir son. Gidiyorum yolum uzun… Hoşça kal…
Sevgiler
Itır…
itir.sema@gmail.com
ITIR SEMA ERTAŞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER