Onun dizlerine uzanırdım, sessizlik; kahve gibi keskin ama doyuran kokusuyla başımın etrafında dolaşan bir huzurdu, bir sürü rüya gözkapaklarıma doluşurdu ama uyur uyanıktım, mırıldanır gibi konuşur, çocuk gibi gülerdim, kahkahalar dudaklarımdan değil gözlerimden taşardı. Ağzımda eriyen çikolata gibi eridi zaman, tadı kaldı ve o tadı isteyen özlem. Başımın altından dizlerini çekip bir yastık yerleştirdi nazikçe. Uyur gibi yaptım, korktum bakmaktan, gözbebeklerim boğuldu gözkapaklarımın altında. Zaman; bir tel örgüde takılı kaldı, bir “geçmiş olsun”un izi kaldı. Sonra geçti işte bilmiyorum nasıl… Geçti, zaman zaman nükseden yara sancısı gibi. Bir zarfın üstüne yazdığı ismim, bu kadar zamandan sonra avuçlarımın arasında, kaç dakika boyunca bakakaldım. Biran gözlerimi kapatıp anımsadım, sonra gözlerimi açtım… Güldüm… Geçtim…
Her zaman, içinde ikilemler kümesi barındıran bir durumla karşılaştım. Kendimi akıllı zannetmekle aptallık arasında kaldım. Kendini akıllı zannederek daha fazla aptallaşanlar tanıdım. Çok yönlü bir yolda, çok kayboldum, çok yoruldum. Kaç kere bir duvar dibinde kendimi buldum. Işığı yanan her pencerede bir gerçek aradım. Aynadaki suretlerin aslının, aynadakinden daha gerçek olmadığını anladım. Uyuduğum geceki benle, uyandığım sabahki ben arasında kaç fark var çözmeye çalıştım. Çok değiştim, çok aynı kaldım. Evet, insan seçer oldum, bir daha herkesi sevemez oldum. Bir fark yaratmadan yaşayanlardan kaçarak uzaklaştım, kendini beğenmiş oldum. Birinin sırtında yaşamaya alışmışlar ne zaman ahkâm kesmek istese karşıma dikildi, öylece durdum. Hepsi söyleyeceğini söyledi! Güldüm… Geçtim…
Hayatla bi alıp veremediğim yok! desem yalan olur. Var tabiî ki… ona verip de alamadığım çok şey var en azından. En önemlisi, kazandığı beş liranın bir lirasını saklayan çocuk gibi sakladığım masumiyetim. Ama dördünü verdim işte… o biri çok kıymetli bu yüzden, herkese gösterilmez… komik aslında, mutsuzlukların ardından bize iyi gelen şeylere sevinmek. Hayat bizden topladıklarını kendinden çıkardığında sonuçta kalanla yetinmek zorundayız. Buna mutluluk diyoruz, bizden alınanların posası geri verildiğinde… hiç kızmıyorum bu yüzden kapitalistlere, onlar hayatın gerçeğini yaşatıyorlar hepimize… değiştirmek mi? Pek mümkün görünmüyor. Çünkü başladığın yerle anılırsın her zaman…
İşte bu yüzden hayatla yan yana geldiğimde taaa gözlerinin içine bakıp, tüm ukalalığımla gülüyorum… geçiyorum…
Sevgiler
Itır…
itir.sema@gmail.com
ITIR SEMA ERTAŞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER