Uçakta hostes sorar; et mi yoksa pasta mı istersiniz? O an hep büyük bir çelişki yaşarım, hele de açsam. Gelen yemeklerin kapakları kapalı, neye benzediklerini bilmiyorum. Göz ucuyla benden önce yemeklerini alanların tabaklarından kopya çekmeye çalışıp tabiki başarısız olduktan sonra mecburen bir tercih yapıyorum. Ama içim hala rahat değil. Yanımdaki başka bir tercih yaptıysa, ya onuni daha güzelse diye göz ucuyla bakmadan edemiyorum. Seçimlerim bazen beni sevindiriyor, bazen de hayalkırıklığına uğratıyor. Her seferinde tek yapabileceğim “bu sefer lütfen güzel olanı seçmiş olayım” diye ummak...
İşte hayat da bazen önümüze böyle kapalı kaplarda birşeyler sunuyor. Hangisini, neyi seçersek mutlu oluruz diye düşünüp duruyoruz. Başkalarının seçtikleri yemeğin nasıl olduğunu merak ettiğimiz gibi, başka insanlara ve onların tercihlerine de bakmadan, hayatlarını göz ucuyla izlemeden edemiyoruz bazen. Hatta kendi kendimize sonuçlar çıkartıyoruz, “bak o da böyle yaptı sonunda mutlu oldu” ya da” böyle yaptı bak şimdi ne halde “diye yorumlar yapıyoruz. İşte bunu yaptığımızda sonuç genelde benim yandakinin tabağını göremeyip kaderimde ne varsa onu yemem gibi birşey.
Çok da öyle kaderci değilimdir. Evet, insan çoğu zaman kendi kaderini kendi yaratır yaptığı seçimler, izlediği yollar ve o an yapmak istedikleri doğrultusunda. Onu yaşamayı sen istersin, sen seçersin ve kaderin bu şekilde bambaşka bir yöne gider belki.
Ama bazı şeyler de vardır ki, ister kader deyin ister yukarıdakinin bize sundukları siz ne yaparsanız yapın onu yaşarsınız, onu yaşamalısınızdır belki de..
İşte buradaki tek sorun, “kendi tercih ettiğin şeylerin” sonucu iyi ya da kötü olsun sonuçlarına katlanabilme olgunluğunu gösterebilmek. İş işten geçmişse eğer, başka birşey tercih etsek nasıl olurdu ya, ya da başkalarının tercihlerine bakıp üzülmekten se, hayatın bize getirdiklerini olumsuz ya da olumlu kabul etmek ve devam etmek.
Üstü kapalı yemeği seçerken içindekinin iyi ya da kötü çıkabileceğini baştan kabul etmek. Kötü çıkarsa, yanındakinin tabağına göz dikmeden önündeki yemeği (tabi eğer o an değiştiremiyorsan) biraz tuz, biraz baharatla tatlandırarak keyif almaya çalışmak en iyisi sanırım. Bazı şeyleri olduğu gibi kabul etmek, keşke demekten daha az üzer çünkü insanı.
İmge Özbek Reyhan
imgeozbek@gmail.com
İMGE ÖZBEK
YAZARA E-POSTA GÖNDER