Küçük çocuklara bakıyorum da, ne kadar çok şey buluyorlar kocaman kahkahalar atmak için, ne kolay onları güldürmek. Bir “cee”, bir “gıdı gıdı”,bir mimik, bir söz yetiyor adeta. Biz de öyleydik, herbirimiz..Bir zamanlar çok nedenimiz vardı gülmek için, hatta nedene bile gerek yoktu.
Büyüdükce ,her yeni yaşla kahkahalarımız biraz daha eksildi sanki...Biz mi espriden anlamaz olduk, hayat mı bize karşı espri yeteneğini kaybetti? Gülmeyi mi unuttuk, güldürmeyi mi? Anlık tebessümler yerleştirdik yüzlerimize. Koku filmindeki katilin güzel kokuları biriktirmesi gibi, güzel anılarımızı itinayla saklar, yeri geldiğinde özenle çıkartıp, koklayıp güler olduk...
Daha iyiydi belki hayatla “resmi”olarak tanıştırılmasak. El sıkışıp koşturmacasına biz de katılmasaydık keşke. İlk ağlamamızla “ben geldim” demeyip, uzaktan ses etmeden izleseydik daha iyiydi belkide, ağzımızda emziğimiz, kurulup lazımlığımıza kocaman kahkahalarımızla izleseydik hayatı.
Kalıcı değiliz hiçbirimiz, hayata bir bakıp çıkacağız. Bazılarımız içeri girmişken birer kadeh tokuşturur belki hayatla, bazıları kapıdan kovulur. Geldiysek madem buralara kadar, büyümüş bulunup büyük şansla içeri de alındıysak kısa süreliğine de olsa, ne zaman dışarı atarlar, içeride kim çelme takarı düşünüp durmaktansa, dışarıdaki gülücüklerimizi yüzümüze yerleştirip atılana kadar yeni tebessümleri aramak lazım karanlıkta. Eksilen her kahkahanın yerini doldurmak lazım. Tek “cee” lere gülmeyiz belki eskisi gibi ama, biz de “sevin-ce” güleriz, “sevilin-ce” güleriz, dostlarımızı “görün-ce” güleriz, birer kadeh “için-ce” güleriz, şarkı “söyleyin-ce” güleriz, “gezin-ce” güleriz... :)
İmge Özbek Reyhan
imgeozbek@gmail.com
İMGE ÖZBEK
YAZARA E-POSTA GÖNDER