Kötü bir muhite yeni taşınmış parlak öğrenciydim herkes benden nefret ediyordu, öğretmenim bile! Çünkü tükürükler saçarak ezberlerini haykıran gözde öğrencisini matematikte neredeyse istemeden yeniyordum. Osmanlı tarihi, ezberci gözde, yalaka Ferit yüzünden midemi bulandırıyordu, bu belirsizlikler kaosunun içinde nefes alabildiğim tek kesinlik matematikti, iki kere iki hep dört ediyordu ve bu güvenli alan mutluluktan başımı döndürüyordu.
Sınıfın zorbası Tuncay hem enine hem boyuna yaklaşık iki katım ebatlarındaydı ama bu zıplayarak da olsa suratına tokadı yapıştırmama engel olmadı. Bazı kararlar apaçık bir şekilde yanlış olmalarına karşın doğru sonuçlar doğurabiliyor. Hayatta kalmamın tek sebebi çocuğun yaşadığı şoktu, birisinin, hem de bir kızın ona karşılık vermeye cesaret edebileceğini aklının ucundan geçirmemişti. Görünürde benimle uğraşmaktan vazgeçmedi Tuncay ne de olsa koruması gereken bir şöhreti vardı ama daha mesafeli ve neredeyse saygılıydı. Erkeklerin hiçbir şeyi hırpalamadan sevemeyeceklerini bana Tuncay öğretti, ona da kendisini her fırsatta iyice benzeten babası ve iki iri kıyım abisi... Kendi adıma sonuçtan memnundum sorunu büyük oranda halletmiştim hem de kalıcı bir hasar almadan. Maalesef Tuncay beni canımdan bezdirirken oralı olmayan aklı evvel bayan öğretmenim benimle aynı fikirde değilmiş ki ilk veli toplantısında babama erkek gibi kavga etmemden dert yanmış. Babam, yüksek beklentileri ve beş karış suratı ile eve gelip utanç kaynağı olduğumu belirttiler.
Dersleri iyiyse erkek öğrencilerin haşarılıkları hoş karşılanır hatta sevimli bulunur ama kız öğrencilerin derslerinin iyi olması yetmez aynı zamanda terbiyeli, itaatkar, temiz, düzenli, zarif, edepli olmaları bir de mutfağı kirletmeden uranyumu ayrıştırabilmeleri gerekir. Erkek öğrencilerin yemekleri ayaklarına getirilir, önlükleri ütülenir, çorapları yıkanır kız öğrenciler bunları kendileri yapmaları yetmezmiş gibi ev temizliğine, sofra kurmaya yardım edip bir de kazak örmelidirler (!)
- Belki ben atomu parçalamak istiyorum, belki biraz vaktim olsa sekizinci sanatı keşfedeceğim niye beynimi etamin modelleriyle, ellerimi tabak çanakla meşgul ediyorsunuz kardeşim! Belki dehamın serpilip büyümesi için biraz alana ihtiyaç duyuyorum! Belki ben de ev işlerine yardım etmek yerine ne bileyim uzun eşek oynamak istiyorum!
- Kızlar uzun eşek oynamaz!
- Niye yaa?
- Aman birisi kazara memene falan dokunur evlerden uzak!
- İyi de benim memem yok ki daha!
- Olsun ama onların pipisi var!
- Ha!?
- Sen anlamazsın!
- Galiba sen de pek anlamamışsın hanım teyze.
Ruhu kamuflajdan biçilme annem, araziye uymasını müteakip aniden kız çocuklarının davranış kalıpları hakkında abuk sabuk saplantılar edinmişti. Yeni komşularımız Türk kadınlarının ideal standartları konusunda anneme format atmışlardı, formattan sonra hard diski zarar gören annem Martha Stewart’a bağladı, kız çocuk dediğin oturmasını kalkmasını bilecek, iş kadını bile olsa dolma sarmaktan, haroşodan, dantelden, etaminden geri kalmayacaktı. Bu durumda, bir kadın üniversiteyi birincilikle bitirip iş hayatına atıldıktan bir kaç yıl sonra terfi etmeli; döpiyeslerini ve mantolarını kendisi dikmeli, kazaklarını kendisi örmeli; evini temizlemekle yetinmeyip sterilize etmeli; dolma sarmalı, mantı açmalı, her çeşit kek börekte usta olmalı; kocasının spermlerinden bağımsız olarak bir kız ve bir erkek olmak üzere iki çocuk yapmalıydı. Böylelikle dersler için gördüğümüz baskı yetmezmiş gibi bir de Martha Stewart’a yetişmemiz gerekiyordu. Bu durumda uyku ile vakit kaybetmemek için kokain takviyesi zorunlu hale geliyordu tabi ama çocuktuk duruma uyanamadık.
Bu muhitten üç yıl sonra taşındık ama hasarlar kalıcıydı.Yıllar boyu hakkımı korumaktansa terbiyeli ve hanımefendi olmak, yüksek sesle konuşmamak, büyüklere cevap vermemek, eteğimi toplamadan oturmamak, kız çocuğu gibi kız çocuğu olmak konusunda beynim yendi. Bu kadar vırvır doğal olarak bir müddet sonra sağırlığa sebep oluyor. Buradan anneme, babama, ilkokul öğretmenime, komşu kadınların tümüne teşekkürü bir borç bilirim, beni sizler yarattınız! Bu yetişkinler güruhu beni o kadar boğdular ki kendimi birilerine beğendirmenin boşuna bir çaba olduğunu genç yaşta kavradım, ortaokulda biraz yalpa vursam da liseye başladığımda sadece ve sadece kendi kafama göre seçimler yapmayı öğrenmiştim. Kimsenin gözdesi olmamak sıkıcı bir hayat yaşamaktan korudu beni, kaybetmekten korktuğum sevgi bağları için ya da konu komşunun onayı için hep doğru olanı yapmak gibi bir duygusal yükten kurtuldum. Hayatım daha kolay oldu diyemem, daha az hata yaptım hiç diyemem ama daha çok eğlendim, yaşarken eğlenmek bu dünyanın değeri anlaşılamamış güzelliklerdendir.
Kadınlar iyi olmak için erkekler ise haklı olmak için yetiştiriliyorlar bu her iki cinsi de budayan bir şey. Duyarlı oğlanlar ya da keskin kızlar hep ödün vermeye zorlanıyoruz.
“Bir zamanlar vahşiydiniz, sizi evcilleştirmelerine izin vermeyin.” İsadora Duncan
İLKAY CAM
YAZARA E-POSTA GÖNDER