İlk karımla çok gençken evlendik, aslında evlendirildik demek daha doğru olur. Babamın tanıdığı ve iş yaptığı bir adamın kızıydı, iyi bir ailenin, iyi terbiye görmüş, erkeğine nasıl saygı göstermesi gerektiğini bilen bir kızdı. Eli yüzü düzgündü. Çok toydu ama çabuk alıştı, annesinden gördüklerini benim evimde uygulamaya. Bunlar önemli şeyler tabii, evde huzur kalmaz yoksa. Kapris yaptığını falan hiç bilmem, bana üç tane evlat verdi ama hepsi kız.
Erkek evlat veremedi, çok üzüldü, ağladı, biliyorum. Ben de onun yüzüne sık sık vurdum bunu, e benim soyum nasıl devam edecek, soyadımızın yok olmasına nasıl razı olacaktım? Hayır, buna izin veremezdim. Evin tek erkek çocuğu bendim, babamın beklentisi vardı benden. O aralar bizim dükkanda muhasebe işlerine bakan kızı düşündüm, güzel kızdı, terbiyeliydi, uysaldı. Ailesi varlıklı değildi ama benim durumum iyiydi zaten, benim hanıma yardımcı olur, ev işlerinde falan destek olur, bir de erkek evlatlar verir bana diye düşündüm. Babasının numarasını istedim, aradım, görüştüm; razı oldu. Durumları iyi değildi, kızın refah içinde yaşar, size de yardım ederim, yaşlılıkta rahat edersiniz deyince; gözleri parladı hatta.
Benim hanım önce bozuldu ama terbiyeli kadındır, benim verdiğim kararı sorgulamaz. Kabullendi. Düğün yaptım, kızı aldım. Evde sorun çıkmadı, gül gibi geçinip gittiler. Bir sene sonra oğlumu kucağıma verdiklerinde, nasıl mutlu olduğumu, gururlandığımı anlatamam size. Dünyalar benim olmuştu ama bir tane yetmezdi, daha çok erkek evlat istiyordum. Evde herkesi pervane ettim oğluma, babamın ismini verdim, göremedi erkek torununu diye hüzünlendim biraz da.
Erkek olmak zor be, dışarıda bir sürü tilkiyle mücadele edeceksin, evine para götüreceksin, hiçbir şeylerini eksik etmeyeceksin. Ama eve geldiğinde de huzur bulacaksın. Yoksa ne anladım ben bu hayattan. Karı dırdırı, kaprisi çeken arkadaşlarıma söylerim, evde kumanda senin elinde olacak, aksini fark ettiğin anda müdahale edeceksin yoksa tepene çıkarlar. Hele bir çıksınlar, n'apıyorum bak!
Ben de yaşlandım be, yıllar yordu beni. İki oğlum daha oldu, büyüyorlar, okutuyorum onları en güzel okullarda ki; ileride benim bu kadar mücadeleyle büyüttüğüm işimi daha da büyütsünler. Bir tanesi biraz asilik yaptı ama ona da baş eğmeyi öğrettim. Kimin evinde kime isyan ediyorsun lan, dedim kovdum evden. Alışmış rahata, biliyordum kuzu gibi geri döneceğini. Sessizleşti son zamanlarda ama dediklerimi yapıyor mu? Yapıyor. O kadar!
Büyük oğlana işleri devrettim sayılır, çalışıyor gül gibi. Evlendirdim onu da, torunum olacak Mayıs'ta.
Artık biraz da ben keyif süreyim, evde sorun yok ama çok yıprandı benim kadınlar. Yüzleri gülmüyor, yorgunlar hep. İçim sıkılıyor onların suratını görmekten. Yaşlandılar da zaten. Ben evdeyim çoğunlukla, kahveye falan gitmezsem, bunların suratlarını görmemek için kendimi sokağa atmaya başladım, son zamanlarda.
Erkek adam, evde gülen bir çift göz ister, kendisine bakan, erkeğini mutlu eden bir kadına ihtiyaç duyar. Yoksa bu kadar paranın, rahatlığın keyfi nasıl sürülür? Ama bunlar ancak ırgat gibi çalışıyorlar, komşu kadınlarla dedikodu yapıyorlar, başka da bir bildikleri yok. Neyse, bunların eline kalmadım, daha ne kadar yaşayacağım belli mi zaten? Kalan zamanımı iyi değerlendirmeye bakarım, ne gerekiyorsa yaşarım kardeşim, tadını çıkarırım hayatın. Boşuna mı didindim durdum, bunlara ekmek getireceğim, bebelerini okutacağım diye bunca sene?
Geçen yıl, kahveye giderken yolda, bizim Hasan Amca'nın kızını gördüm. Arkadaşlarıyla okula gidiyordu, güle oynaya, ne zaman büyüdü bu kız daha altın takmaya gitmiştik, doğumunda diye düşündüm. Tuhaf oldum, hem yılların su gibi aktığını yüzüme vurdu hem de uzun zamandır hissetmediğim bir kıpırtı yarattı içimde.
Kahvede otururken, o gülerken gözlerinin içinin gülüşünü, bembeyaz dişlerini düşündüm. Nasıl da boy atmış, at gibi olmuş Maaşallah. İşte dedim, ihtiyacım olan şey bu, artık 60 yaşında, hayat gailesi falan kalmamışken; böyle bir taze beni kendime getirir, yaşadığımı hissettirir. Yaşı da gelmiş zaten, kızına benden iyisini mi bulacak Hasan Amca, dedim, kendi kendime.
Bir haftaya kalmadan konuştum Hasan Amca'yla. İstedim kızını ama önce naz etti. Okutacağım ben onu, buralarda kalmasın, öğretmen olsun, kendini kurtarsın, dedi. Ben de orospu mu yapacaksın kızı, bu yaşta başka şehire gönderirsen sonu ancak öyle olur. Hem ben sokakta gördüm onu, pek işveli, ilgi çekici, yazık edersin kıza. Ben ikinizin de hayatını kurtarırım, kadın kısmı kendini tek başına nasıl korur, kurtarırmış, eski köye yeni adet bunlar, Hasan Amca dedim. İkna ettim.
Evdeki karıların suratı iyice asıldı, haberi alınca. Ama adam ettim onları da, size sormadık, bugüne kadar neyinizi eksik ettim, atarım ikinizi de sokağa, alırsınız boyunuzun ölçüsünü, dedim. Boyun eğdiler, ne yapacaklar zaten başka, densizler!
Kız, düğünde ağladı durdu, yanımda. Sinirlendim, çok şımartmış bunu babası ama ben öğretirim ona erkeğe nasıl davranılacağını, daha gencecik, 16 yaşında, ağaç yaşken eğilir, ben de eğmesini iyi bilirim. Buna ev işi falan yaptırmayacağım, öbürleri yapsınlar, alıştılar zaten. Bu beni mutlu etmekten sorumlu olacak, bakımlı olacak hep, yüzü gülecek, istediğimde sokulacak yanıma.
Artık zamanım azaldı, bugünler geri gelmez.
ASLISIN
YAZARA E-POSTA GÖNDER