KIZIM OLMADAN ASLA!..
Ne acı insanın kendi kızını reddedecek noktaya gelmesi ve herkese “O artık benim kızım değil” diye açıklamak zorunda kalması...
Sorumsuzluktan kaynaklanmıyorsa, çaresizliğin en açık örneği değil mi, insanın kendi evladını, farzedebilirmiş gibi yok sayması ya da farzetmesi...
Vural Savaş gibi mesleğinde başarılı bir Yargıtay Başsavcısı kızını yetiştirirken aynı başarıyı gösteremiyor ki, “Uyuşturucu kullandığını söylediği biriyle kızı aileye haber vermeden evleniveriyor”
Onlar da karı koca kızlarını evlatlıktan reddettiklerini açıklıyorlar...
Sorumsuzluktan değil, çaresizlikten...
Esasen çaresizliğin ötesinde yarın, öbür gün ortaya çıkacak bir skandalı şimdiden durdurma gayreti var...
Damadın uyuşturucu kullandığını düşünen anne ve baba biliyor ki, kızları da bu dünyaların içinde heba olacaktır, onun için kızlarına en büyük silahlarını çekiyorlar, “evlatlıktan reddedeceklerini” söylüyorlar...
İlerde ortaya çıkabilecek bir skandalı da bu açıklamayla bertaraf etmeyi amaçlıyorlar...
Habere çok kötü yorumlar okumasam, bu konu üzerinde fazla durmayacaktım...
Ama Vural Savaş’ın görevi esnasında türbana karşı çıkmasını hatırlatan bazı okuyucular, “İşte ilahi adalet” diye buyurmuşlar...
“Türbanlı kızlara zulmetti... Cezayı kendi kızından yedi...”
***
İlahı adalete hep inandım çünkü hayatımda yaşadığım örnekler, ilahi adaleti neredeyse benim gözümün içine soktu...
Çok büyük kötülükler yapıp ahımı alanların hiçbirisi, bir boka yaramıyorlar şimdi...
Herkes ilahi adaleti hep kendisine yontarak söyler, oysa ben biliyorum ki zamanında iyi kötü ne çektirmişsem hepsinin yine iyi ve kötü bedelini yine ben öderim...
Ama kimse kusuruma bakmasın, Vural Savaş’ın kızının durumu, türbanlı kızlarla ilgili bir ilahi adalet değil...
Vural Bey orada görevini yapıyordu, kimseye iyilik ya da kötülük yapamazdı...
Herkes şimdi atıyor tutuyor ama uyuşturucu dünyalarının içinde bir evliliğe müdahale etmek her babayiğidin de her baba ve annenin de harcı değil...
Uyuşturuculu dünyalardan insanları çekip kopartmak, öyle yaptım oldu demekle olmuyor, ne koca koca profesörler ve doktorlar uyuşturucu dünyaları karşısında çaresiz kalıyorlar...
Vural Savaş için o kötü yorumları yapanlar biraz Allah’a inanıyorlarsa, bir babanın bu çaresiz durumundan kendilerine zevk çıkartmasınlar...
Türbana yapılanların bedeli saymasınlar...
Uyuşturuculu dünyalar berbat dünyalar ve kullananın kendisi kesin olarak kurtulmak istemedikçe kimsenin yapabileceği bir şey yok...
Bırakmayı isteseler bile bazen yapacak bir şey olmayabiliyor...
***
Pazar günü Hürriyet’te Soner Yalçın’ın kaleminden ilk Türk kadın tiyatrocu Afife Jale ile Selahattin Pınar’ın uyuşturucuyla karışmış evliliklerini ve büyük aşklarını okurken, cin çarpılmışa dönmüştüm...
Meğer, Selahattin Pınar “Huysuz ve Tatlı Kadın” şarkısını Afife Jale için yazıp bestelemiş...
Afife Jale, uyuşturucu müptelası ve uyuşturucuyu temin edebilmek için bir eczacıyla ilişkiye de giriyor...
Selahattin Pınar bunların hepsine büyük aşkı uğruna katlanıyor, sonunda Afife dayanamıyor, “bırak, boşa artık beni” diye yalvarıyor...
Besteleri hala kalbimin derinliklerinde yankılanan koskoca Selahattin Pınar, “çaresiz aşkını kalbine gömerek Afife’den ayrılıyor ama ona hayatı boyunca aşık olarak kalıyor...”
Huysuz ve Tatlı Kadın’ı Afife Jale için yazmış meğer üstad...
Yıllar, çok uzun yıllar önce, bir sevgilim vardı...
Şarkı söylerdi...
“Senin için hangi şarkıyı söylememi istiyorsun?” dediğinde, hep Huysuz ve Tatlı Kadın’ı isterdim...
Nereden bilebilirdim ki Huysuz ve Tatlı Kadın esasen uyuşturucunun pençesine düşmüş Selahattin Pınar’ın Afife Jale’sidir...
Allah kahretsin nereden bilebilirdim Huysuz ve Tatlı Kadın’ı söylemesini istediğim kadının hayatı da Afife Jale’nin yaşamının kıyılarından geçecek...
Nereden bilebilirdim ki benim Huysuz ve Tatlı Kadınım da büyük zorluklarla pençeleşecek...
Vural Savaş’ın kızının durumundan kimse intikamvari zevkler almaya kalkmasın...
O babanın çaresizliğini çok iyi anlıyorum, çok iyi biliyorum...
Allah sabır versin...
Reha Muhtar
rmuhtar@gazetevatan.com
REHA MUHTAR
YAZARA E-POSTA GÖNDER