Kadın ve boşanma...
Evlilik öncesi cinsel ilişkilerin hemen hiç yaşanmadığı yıllarda boşanma bir kadın için felaket demekti...
Cinsel açlığın sonsuz yaşandığı toplumda, “boşanmış bir kadın, mahallenin aç ve sapıklığa meyilli erkekleri” için, “randevuevi ya da genelevi dışı seçenek” niyetine görülür, tecavüze kadar varmasa da taciz hemen hergün yaşanırdı...
Mahallenin bıçkın delikanlısından, apartmanın halim selim aile babasına kadar herkesin gözü, boşanmış dul kadında olurdu...
Boşanmış kadın olmanın kendisi başlı başına seksi çağrıştırırdı, sekse maddeten ve manen aç erkeklerin gözünde...
Boşanmış kadın, artık kocasıyla cinsel ilişkiye giremeyen kadın demekti...
Cinselliğe aç kadın demekti...
Doyurulması gerekti...
Doyuracak olan da, karısıyla zaten mutsuz apartman yönetcisi, mahallenin bıçkın zibidisi, ya da yoldan geçen herhangi bir serseri olacaktı...
Boşanmış kadın fantazyaları, gerek cinsel gerek ruhsal her bakımdan aç erkeklerin bir numaralı fantazyalarıydı ve her erkek evlenmeden önce, kendisini doyuracak bir boşanmış kadına heves ederdi...
***
Onun için boşanmış kadın olmak, bir felaketti...
Kadın, hakkındaki onca dedikodudan zinhar başını alamayacak, kapı komşusunun “zilli” sözlerine aldırmayacak, mahalleli gencin ağzından sular akan, sapık sırıtmalarını es geçecek, gece vakti bir başına evde kaderine küfredecekti...
Rezilane bir durumdu ve Türk sineması bu tip rollerin oyuncusu olarak Müjde Ar’ı yaratmıştı...
Gün geldi hayat değişti...
İlişkiler dönüştü, büyük kentlerde cinsel ilişkiler üniversitelere girdi...
Evlilik öncesi ilişkiler metropol gençliği arasında normalleşti, sıradanlaştı...
Barlar genç kızlar ve erkeklerle dolup taştı...
Gece yarısını geçen eğlenceler, sabaha doğru bir meçhule sürüklenir oldu...
Kadın ve erkek cinselliği paylaşır oldu...
Boşanmalar arttı ve boşanma kadın için korkulu rüya olmaktan çıktı...
***
Artık mahallenin boşanmış Fahriye Ablalar’ının bir kıymet-i harbiyesi kalmadı...
Çünkü genç, cıvıl ve çıtır kızlar zaten her taraftaydı...
Hayat cinselliği sınırsız olarak sunmaktaydı...
Gençlik cinselliği yaşadıkça boşanmış kadının cinsel objeliği hepten siliniyordu...
Tazelik ve çıtırlık şırıngalandıkça, boşanmışlık rafa kalkıyordu...
Hayat artık daha genci, daha güzeli, daha çıtırı, daha el değmemişi, daha gözü açılmamışı arıyordu...
Hayat onları aradıkça, boşanmış kadın gittikçe dışlanıyordu...
Boşanma yıllar sonra kadın için bu kez de tam zıddı bir konumda yeni bir kabus halini alıyordu...
Oysa kimse bilmiyordu ki ki boşanma artık hemen herkesin başına gelecek çok sıradan bir olaydır...
93 bin 899 çift boşandı geçen yıl Türkiye’de...
Karı koca hesaplandığında neredeyse 190 bin kişi boşanmanın travmalarını yaşamakta...
Artık hayat Fahriye Ablalar’ın çok uzağında...
Artık kadın erkek; hiçbiri değiller isteklerinin farkında...
Aşk mı, cinsellik mi, günlük mü, gecelik mi, kaçamak mı, ayartmak mı, neyi yaptıklarınde mutlu olacaklar? değiller farkında...
Aşık olmuş gibi olduklarında, hayal kırıklıklarına uğruyorlar barlarda...
Görüyorlar çünkü çıtır kızlar etrafta...
Hergün dolaşsalar barlarda, bu kez bir türlü kavuşamıyorlar sevgiye aşka?..
Aranıyorlar aşkı yalana yalana...
Söylüyorlar aşk ve sevginin şarkılarını, haykıra haykıra...
Ne hazin ki, artık ne aşktan, ne aşksızlıktan mutlu olabiliyor insan...
Her söz her replik bir riya bir aldatma...
Diyorum hep,
Fakat dinletememekteyim bir türlü...
Şu esen rüzgara kendimi...
Bir lodos lazım diyorum şimdi bana...
Bir de kürek ve kayık...
Ne ki, çıkmıyor bir türlü lodos, gelmiyor kürek ve kayık...
Reha Muhtar
rmuhtar@gazetevatan.com
REHA MUHTAR
YAZARA E-POSTA GÖNDER