Yaşlanmak suç mu?
Fransız sinemasının ünlü oyuncularından Simone Signoret , altmışlı yaşlarında “Özlemin Eski Tadı Yok” adını taşıyan bir anı kitabı yazarak, yazarlık sınavından da başarıyla geçti.
Hayatını dolu dolu yaşayan ve başarıdan başarıya koşan ünlü sanatçı, zaman içersinde yer çekimine karşı koyamayarak yaşlandı. Bir televizyon programına çıkmaya hazırlanırken, makyözün yüzündeki kırışıklıkları yok etmek için uğraştığını görünce, kibarca makyözün elini tutup, “lütfen kırışıklarımı yok etmeye çalışmayın, ben onları elde edene kadar yıllarca uğraştım” der.
Bunu söyleyen bir aktrist, beyaz perdenin efsane kadınlarından ve güzelliği ile ünlü bir kadın....ne büyük olgunluk, yaşlanmanın yaşamanın gereği olduğunu kabullenmiş ve görünen güzelliklerin geçici olduğunun bilincine vararak, bundan kompleks duymak yerine, bu boşluğu iç güzelliği, donanım ve başarılarla doldurmuş.
Şimdi, kimse Simone Signoret’in sarı saçlarını ,yeşil gözlerini konuşmuyor. Onun filmlerini, aldığı Oscar’ı ve yazdığı kitapları konuşuyor.
Bunları neden yazıyorum; son zamanlarda bazı genç solistler ve sanatçılar kendilerinden yaşça büyük meslektaşlarına “o benim annem gibi” veya “teyzem yaşında” diyerek göndermeler yaparak, yaş almayı bir kusur gibi gösteriyorlar. Bugün genç olan bu hanımlar bu piyasada yıllarca kalmayı planlıyorlarsa, iki şahitle yaş küçülterek, gençliklerini koruyacaklarını mı sanıyorlar.
Sadece genç olmak bir şey ifada etmez. Her genç doğanın bahşettiği bir tazeliğe ve güzelliği sahiptir. Ama bu asla kalıcı değildir. Eğer fiziki güzelliğinize güvenip yola çıkarsanız, kendinizi geliştirmezseniz, kalıcı başarılar elde etmezseniz, iç dünyanızı geliştirmezseniz, kısa bir süre sonra, selülit ve kırışıklıklarla baş başa kaldığınızda en sık görüştüğünüz kişiler terapistler olacaktır.
Bunun örnekleri hem bizde hem dünyada sayılamayacak kadar çoktur. Güzelliğini yitirdiği için yıllarca sokaklara çıkamayan aktrisler, son yıllarını yalnız ve mutsuz geçirmişlerdir.
Bizde bunun en somut örneği rahmetli Belgin Doruktur. Bir zamanlar genç kızların idolü olan aktrist, fazla kilo alıp görüntüsünü kaybedince, kendisini evine kapatıp, yıllarca sokaklara çıkmadı. Akıl hastanelerine düştü, beden ve ruh sağlığını kaybetti. Oysa çok yetenekliydi. O haliyle bile film yapabilirdi. Bunu anladığı zaman artık çok geçti. Kalbi bu kadar stresi kaldıramadı ve bir gece uykuda genç denecek yaşta duruverdi.
Gençlik geçicidir, yılların nasıl geçtiğini anlayamadan bir gün aynanın karşısında kala kalırsınız. Şimdi gençliği uzatmak için türlü tedavi ve güzellik yöntemleri var ama, bunlar sadece, biraz daha geciktirmeye yarıyor, asla yaşlanmayı yok etmiyor.
Ya genç öleceksiniz, ya da yaşlanmayı kabul edeceksiniz. Yaşlanmak ayrıca utanılacak bir şey değildir. Yaşlanmak yaşamanın faizidir. Bunun için gençliği iyi değerlendirip, yaşlılığa yatırım yapmak gerekir.
Yaşlıları küçümsemeyin, aşağılamayın ve şunu aklınızdan asla çıkarmayın. Sizde bir gün yaşlanacaksınız. Yaşlanırken, sizden öncekilerin deneyimlerinden yararlanmaya bakın, onların yaptıkları hataları tekrarlamayın, kalıcı olmak için üretken olun, başarılarınıza başarı katın, sizi uzun süre gündemde tutacak olan arkanızda bırakacağınız eserlerinizdir.
Yaşlanmayı en hızlandıran faktörlerin ise kıskançlık, hasetlik ve kötü kalplilik olduğunu da lütfen unutmayın. Güzel bir yüz ve güzel bir vücut zaman içinde mutlaka deforme olur ama güzel bir yürek asla çirkinleşmez.
Özcan Kandemir
o.kandemir@superonline.com
ÖZCAN KANDEMİR
YAZARA E-POSTA GÖNDER