"Yaşamın pencereleri… ne çok… ne geniş... Neresinden baksan başka bir dünya, gerçekle düş iç içe..." Nilhan Fidan`ın yeni yazısı...
Yaşamın pencereleri… ne çok… ne geniş... Neresinden baksan başka bir dünya, gerçekle düş iç içe. Yazmayı biraz da bu yüzden seviyorum belki. Kimi zaman duymazdan gelmeye çalıştığım içimdeki o sesi dinlememi sağlıyor. Görmezden geldiklerimi hatırlatıyor, sustuklarımı söylüyor bana.
Bazı şeyler aynı kalıyor hayatta, bazıları ise sürekli değişiyor. Hatta aynı kaldığını sandıkların bile en azından farklı yönlere doğru yol alıyor, yolda yeni birileri ile karşılaşıyor, bağrına bastığına sırtını dönüyor. Yıllardır tanıdığın en yakınındakini bile hiç tanımadığını anlıyorsun birden. Ya da bir günde vuruluyorsun bir diğerine, sanki uzun zamandır tanıyormuş gibi yakın buluyorsun kendine. Evet, üzüyor, acıtıyor, kalp kırıyor kimi. Kimi de umursamazlığıyla parça parça bölüyor yüreği. O yüzden anlamak daha da zorlaşıyor insanları, anları…
Ama yine de… Her şeye rağmen bu pencerelerden bakabilmek güzel. Yaşama dahil olmak, nefes alabilmek güzel. Güneşin doğuşunu izlemek, yakamozda yüzmek ve yıldızlardan dilek tutmak. Evet, kuralları yok, oyun da değil tam olarak. Eğer oyunsa da metnini bir yerlere saklamışlar, kimse rolünü tam olarak bilmiyor. Sonra, olmadık yerde repliklerini unutuyor, kalakalıyor sahnenin ortasında. Ama işte olur ya, bilmediği bir ses kulağına fısıldıyor hep söylemek istediklerini. Hiç bilmediği bir yöne çeviriyor rüzgar yelkenliyi.
Ve işte o an, öyle bir an ki… Korkutucu rüyalardan taptaze bir sabaha uyanmak gibi... Yeniden hayata başlar gibi, kocaman bir gülümsemeyle günaydın der gibi… Tüm dünyaya sesini duyurmak ister gibi… Yerinde duramaz bir şekilde, öyle mutlu, heyecanlı…