Kadının adı var mıydı bilinmez; ama sıfatı çoktu. Hele ölümden sonra daha da çok sıfatı oldu… (Nilhan Fidan)
Her an dünyanın herhangi bir yerinde olduğu gibi bu şehirde bir kadın yaşamdan koptu; sonsuz bir yolculuğa çıktı bir süre önce.
Kadının adı var mıydı bilinmez; ama sıfatı çoktu. Sunucu, oyuncu, dansçı… Enerjik, dinamik, başına buyruk, sempatik, itici, samimi… Ve tabii ki: Genç. Anne. Eş.
Hangisinden ne anladıysa herkes kendince yorumladı kadını. Adının önüne ve arkasına eklemelerle sayısız tamlaması oldu kadının. Yaşarken olmadığı kadar arkasından konuşuldu. Yaşarken konuşulan sıfatlar ya pekiştirildi ya da baştan yazıldı.
İnsanın ne çok sıfatı olurmuş ve her sıfatla birlikte ne çok sınıflandırma. Her birini arka arkaya yazdığında bile bir bütün olamayacak kadar çok sıfat. Birbiriyle hiç ilgisi olmayabilecek onca yorum.
Ne kadar iyi tanısan, ne kadar yakın olsan da her insan kendi dışındakiler için daima “diğeri” olmuyor mu. İçini bilmediğin bir sır küpü değil mi her birey. O zaman neden başkasının hayatına bu kadar merak… Daha da kötüsü, yargı…
Sıfatları taşımaya ölüm de engel değilmiş. Yaşarken nasılsa, ölünce de birilerinin iki dudağının ucunda yorumlara sığabiliyormuşuz demek ki. Her adım atışımızda öyle böyle şöyle yorumlar yapılabilirken hayat yolunda, gözlerimizi yumunca bile dinmiyor demek sesleri, sözleri, kıyametleri…
Bir kadın öldü iki hafta önce. Bir oğlu var o kadının. O çocuk büyüyecek, annesini yazılıp çizilenlerden ve Internet’e bırakılan onca sözcükten tanımaya çalışacak belki. Ne kadarı doğru ne kadarı yanlış, bilemeyecek.
Her ölüm erkendir, evet, geride kalan bir çocuksa eğer, daha da acıdır ölüm.
Ölümün ardından hep sorular kalır. Ona en son ne dedim, sevgimi bildi mi, onu üzdüm mü, en son neye güldük, neleri yarım bıraktık…
Ben manşetlere taşınan ıvır zıvır haberlerin ardında hep o çocuğu düşündüm ve ona üzüldüm en çok. Bir şarkı takıldı aklıma, o kadının ardından. Fatih Erdemci’den yıllar önce dinlediğim bu şarkıyı mırıldandım.
“ben ölmeden önce bir sürü dostum vardı ben ölmeden önce bir sürü düşüm vardı
ben ölmeden önce bir sürü aşkım oldu ben ölmeden önce bir sürü hatam oldu
her şeye rağmen pişman değilim ama yine de bazen düşündüğümde bir gün gelir de yaşarım ben de yine tüm aşklarımı, yalan mıydı ey tanrım