>

KÖŞE YAZILARI | NİLHAN FİDAN

İncinen Biriciğim

“Kadınlığım, en değerli varlığım, biriciğim…” Nilhan Fidan`ın yeni yazısı...
 
   
 
 
     

İncinen Biriciğim

Sanırım büyüdüm artık ya da yaşlanmak oldu bunun adı. Ergenlik yıllarımdan beri hiç bir zaman kadınlığın ağırlığını bu kadar yoğun hissetmemiştim. Nasıl bir yük taşıdığımı, nelere göğüs germek zorunda bırakıldığımı fark etmemiştim nedense ya da önemsememiştim. Hayat, cinsiyet farkı gözetmeksizin herkes gibi bana da yaşattığı bir takım olaylar dizisinden başka bir şey değildi sanki de, her günün hayhuyu içinde yaşayıp gidiyordum. Genç kızlık yıllarımdan beri erkekleri hayata duruşları ve toplumun gözündeki yerleri, en önemlisi de rahatlıkları ve özgürlükleri ile kıskandım içten içe. Kızlığın hele de ilk acemilik yıllarında, neyi nasıl yapacağını bilmez, hem özgür geçinen hem de orda burda her laf atmada gururu incinip kendi içine kapanan dönemlerinde bile gün gelip de kadınlığımdan nefret edeceğimi düşünmemiştim. Ne masum günlermiş o günler. Hayattan bihaber olmak ne güzelmiş.

Kadınlık her ay ister istemez paldır küldür geliveren bir ultimatomdan öteymiş. Hayatın her alanında, ofiste, evde, sokakta, yatak odasında erkeklerle bir düelloya tutuşmak, bazen mağlup olmak bazen de galip gelmek de değilmiş. Kadın erkek eşitliği ya da “sosyal hayatta kadının yeri” platformlarında konuşmak da değilmiş kadınlık. Dokuz aylık askerlik de bunun yanında hiçbir şeymiş. Genetik yapısının sonucu ve toplumun dayattığı baskıyla başına arap saçı gibi örülüveren namus belası değilmiş asıl sorun. Bu, sadece görünen ve konuşulmak istenen kısmıymış gerçeklerin.

Bir de konuşulmayan bir gerçek varmış ki, o da kadının koruyup kollaması gereken en değer verdiği şeyin kendisi, benliği, ama o benliğinde de biricik iç dünyası, hatta daha da derinlerde, dünyaya bir canlı getirebilme yeteneği verilmiş karın boşluğuymuş.
Kabul etmek güç de olsa, içeri buyur ettiği her misafiri enine boyuna tartması, güvenmediğini kapı dışarı etmesi, kapıyı zorlayanları biraz daha oyalaması bundanmış. En doğal koruma içgüdüsüyle tabii ki. Sağlıklı yeni nesiller yetiştirebilme ve onun da ötesinde kendi sağlığını ve zarar görmesini istemediği, incinmesi bir o kadar kolay, biriciğini koruma içgüdüsüyle.

Adına geri kafalılık dediğim, boş laflar bunlar diye geçiştirdiğim tüm gerekçelerin böyle durup dururken karşıma çıkması ne tuhaf. Ben ki özgür yaşamı bu kadar kolay kabullenmiştim, şimdi o özgürlüğe set koymamanın acısını çekiyorum. Özgür bıraktığım arzuların sonunda kendimi koruyup kollamayı bırakmışım çünkü. En değer verdiğim şeyi incitmişim. İnkâr etmişim hep; ama ne sevgiymiş, ne aşkmış ne de tutkuymuş bu. Düpedüz körlükmüş.

Bir kadın için bir erkeği kabullenmek ve onu içine almak bu kadar zorken, erkek kimi zaman şiddet kimi zaman taciz senaryolarında roller biçebilirmiş kendine. Kadınsa kabullendiği erkeğe bu davranışları yakıştıramayacağı için, onu haklı gösterecek bahaneler üretebilirmiş. Sırf bu zoraki ilişkiyi haklı çıkarmak için. Kadınlık, onca şiddete ve tacize karşı bile tek başına ayakta durmak demekmiş. İncinse de incinen biriciğine tatlı maniler okumakmış bazen. Bazen de bedenine saplanan her bıçağı tek tek çıkarıp yürümeye devam etmekmiş kadınlık.

Yıllar var ki kendimi bir oyunda görmüşüm; kurallarını kendim koyduğumu düşünerek, hiçbir zaman sonunu bilemeyeceğim bir oyunu oynamışım. Şimdi, durup düşünecek bir vakit tanıdığımda kendime o kadar yabancıymışım ki kendime, benliğime, içimdeki o dünyaya. Şimdi sanki bana sırtını dönmüş o da, ben yalvarıyorum geri dönmesi için. Tüm benliğimle yalvarıyorum biriciğimin iyileşmesi için.

Çünkü ne yazık ki, bu güçlü duruşa rağmen, yaşanılan onca şeyi unutamayıp kadınlığımdan nefret ettirenlere karşı lanet okuyorum. Ve içimde saklanan biriciği şimdi çok özlüyorum.

Nilhan Fidan
fidannil@yahoo.com

 


NİLHAN FİDAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>