>

KÖŞE YAZILARI | NİLHAN FİDAN

Görgü Tanığı

“Öne atılacak gibi kollarını açtığında koşmaya başlıyorum, o da peşimden koşuyor. Omzuna attığı ceketi dışında tek hatırladığım baştan aşağı siyahlar içinde olması…” Nilhan Fidan`ın yeni yazısı<br>
 
   
 
 
     


Bu sabah vapurla karşıya geçmek istedi canım. Hava daha aydınlanmamış. Her zaman yürüdüğüm yoldan iskeleye doğru gidiyorum. Yokuşun başına geldiğimde, yokuşun sonundan koşarak yukarı çıkan bir adamı fark ediyorum. İçsel bir tepkiyle, görgü tanıklığı etmemem gereken bir şey olabileceğini düşünüp görmezden geliyorum başımı çevirerek. O da beni fark edince koşmayı bırakıyor. O bana, ben ona doğru yürüyoruz, her şey normal gözüküyor. Oysa içimde saklamaya çalıştığım bir tedirginlik… Bir iki metre öteme kadar geldiğinde, karşımda duruyor, ben de duruyorum gayrı-ihtiyari. Sağa doğru adım atacak gibi yapıyorum, o da aynı yöne doğru geliyor ve öne atılacak gibi kollarını açtığında koşmaya başlıyorum sağdaki dar sokağa.

İleride, kol kola girmiş bir çift görüyorum. Tek kurtarıcım onlar artık. Peşimden koşuyor; önce ayak seslerini, az sonra da böğürtüyle karışık bağırışını duyuyorum arkamdan. İyice korkuyorum; ama koşmaya devam ediyorum. Sokakta yürüyen çifte yetişmek dışında yapabileceğim bir şey gelmiyor aklıma. Son bir hamleyle kendimi onlara doğru attığımda, “peşimden koştu”, diyebiliyorum sadece kısık bir sesle. Nefes nefese kalmışım ve titriyorum. O kadar çaresiz bir haldeyim ki, neredeyse düşeceğim. Dönüp arkalarına bakıyorlar. Anlaşılan peşimden koşmayı bıraktı. “Bizimle yürüyün”, diyor erkek. Kadının yanına doğru geçiyorum. Adımlarımı onlarınkine uydurup nefes alıp verişlerimi yavaşlatmaya çalışıyorum. Erkek, tekrar geri dönüp bakıyor. “Apartmana girdi”, diyor, “korkmayın”. “Kolonya ister misiniz”, diyor kadın. “Yok, teşekkür ederim”, diyecek kadar sesim çıkabiliyor ancak. “Bizimle caddeye kadar gelin”, diyor, kadın. Sessiz adımlarla onların yanından yürümeye devam ediyorum.

Kadının pembe mantosu var. Erkek ise siyah kabanının yakasını kaldırmış. Kadın, onun koluna girmiş, biraz da omzuna yaslanmış yürürken. İşte o an, tek başınalık içimi yakıyor ve deli gibi istiyorum o birinin koluna girmeyi. Ayakta zor duruyorum, ne yalan söylemeli. Ve sabah mahmurluğu üstüne yaşadığım şokla allak bullak olmuş halde buluyorum kendimi. Biz kadınların ne kadar güçlü olsak da ne kadar savunmasız olabileceğimizi, hayatta kalma savaşını, binlerce yıldır zayıfların yenilmeye devam ettiği bu yaşam döngüsünü, tarihin dayattığı “erkeğin korumasına girme” alışkanlığının belki de yaşananlardan alınan dersle edinilen bir içgüdü, belki de zaman zaman reddettiğimiz bir biyolojik kodlama olabileceğini düşünüyorum ister istemez.

Caddeye varınca, dönüp kadının ve erkeğin gözlerinin içine bakarak, “çok teşekkür ederim”, diyorum gözlerim dolarak. “Size iyi günler dilerim.” Onlar da sevecen, içten bakışlarıyla yolcu ediyorlar beni. Cadde kenarından tek başıma hızlı adımlarla yürürken biri sorsa o adamın eşkâlini veremeyeceğimi fark diyorum. Omzuna attığı ceketi dışında tek hatırladığım baştan aşağı siyahlar içinde olması. Gazetelerin üçüncü sayfalarına sıkışıp kalan yüzlerce, binlerce haber ve yakalanamayan bir o kadar zanlı geliyor aklıma. İçim ürperiyor.



Nilhan Fidan
fidannil@yahoo.com
 


NİLHAN FİDAN
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>