“Yaşama tutunmaya dair…” Nilhan Fidan`ın yeni yazısı...
Akvaryum Balığı
Sinan’ın bir akvaryum balığı vardı, muhabbet kuşları ve su kaplumbağası da olmuştu çocukken. Muhabbet kuşlarından biri kafesten uçup kaçmıştı, bir diğeri yaşlanmış, sonuncusu sebepsiz ölüvermişti. Japon balıkları da birer birer gidivermişti zaten, su kaplumbağasına ne olmuştu, hatırlayamadım şimdi.
En son Şakir gitmişti. Sapsarı tüylü afacan muhabbet kuşu. Sinan, balkona çıkıp kafese yaklaştığında sarı tüylü cansız bedeni görünce deliye dönmüştü. Bir daha hayvan beslemeye yanaşmadı. Dışarda sevse de eve getirmedi.
Sinan sevgi dolu bir çocuktu. Çiftliği olsun, kangal köpekleri, kuzuları, inekleri, tavukları olsun, onlarla yaşasın isterdi büyüyünce. Sevgisi o kadar genişti ki kılına dokunulsun istemezdi kimsenin, kimse üzülsün istemezdi, kıyamazdı. Erkekliğine konduramayıp sessiz sessiz hıçkırırdı yüreğini paraladığında ölümler, yaşatmanın yolu kalmadığında bile çabalamaya devam ederdi.
Sinan büyüdü, okullarını bitirdi, hatta işe de başladı geçenlerde. Yıllar sonra, içinden geldi, yine bir akvaryum balığı aldı kendine. Parliament mavisi renginde bir beta balığı. Beta, kavgacı bir balık olduğu için bir başka erkekle aynı akvaryumu paylaşması düşünülemezdi. Mavi yüzgeç bu yüzden akvaryumda yapayalnızdı. Akvaryum bitkilerinin arasında saklanır, çok fazla hareket etmezdi. Sinan tatile çıktığında bile mavi yüzgeci yanında götürür, ona gözü gibi bakardı.
Derken bir gün bir şeyler sezdi Sinan. Nasıl anladı bilmiyorum ama mavi yüzgecin hareketleri yavaşlamıştı sanki; biraz tuhaftı. Bakkaldan litre litre içme suyu alıp suyunu değiştirmeye başladı sık sık, ısısını takip etti, yerini değiştirdi akvaryumun, renkli mürekkep gibi ilaçlar damlattı suya ve vitaminler... Onun bu çabasını gördükçe yıllar önce kaybettiği Şakir’in ardından gözyaşlarına boğulan minik çocuk geldi aklıma. Yaşama tutunmak ve ne olursa olsun bir canlıyı hayata bağlamak için verilen o onurlu çaba. Sırf bu duyguyla bile o zamanlar doktor olmaya karar vermiş küçük çocuk, şimdi hayatın onu savurduğu başka bir gelecekte ama aynı duygularla gayret gösteriyordu mavi yüzgecin yaşaması için. Ben de tüm kalbimle diledim mavi yüzgecin biraz daha dayanması için; en çok da Sinan’ın üzülmemesi için.
Şimdilik yaşıyor kerata, iki haftadır devam eden kırmızı alarm işe yaradı gibi; ama akvaryuma her bakışımda biliyorum ki bir varmış bir yokmuş demek çok kolay. Belki de bu yüzden her şeye rağmen yaşama bağlanmak o denli güzel.