>

KÖŞE YAZILARI | NEMZA SİNANOĞLU

Kaybetmek ya da Kaybetmemek….

Şimdi tüm şarkılar benim... (Nemza Sinanoğlu)
 
   
 
 
     

Şimdi tüm şarkılar benim,

Şiirler senin,

Boş bardakların dolmasına sebep olan tüm arzularımın kırıntılarıyla kaplı bu hüzün kimin suçu, kimin eseri ??…

Bir gecede boşalttım bütün evi..Sadece masa, bir sandalye ve şişemle ben, perdesiz camımdan loş sokağın gece ürpertisini izliyoruz..

Senin ruhunun hala bu evde olduğunu hissediyorum..Yapamam ki sensiz, bırakıp gitsem de bu evi kopamam ki içimdeki parçalanmışlıklarımdan, hatıralarımdan bunu bil..

• Gitme vaktinin çoktan geldiği vurulan kapıyla yaşatılmış olsa da, kolay olmuyor ,senin yaptığın gibi..Bomboş bir ev ve yalnızlığım, kimin aklına gelir ki böyle bir sahne, içinde ben ve yaşanılacak güzel günlere inat tam tersine kahrolurken….

• Önce hayallerime girdin…. Sonra içimdeki çocukla oyunlar oynadın…

Ve evlerimize dağılmak için güneşin batışını beklemeden bir gün çektin gittin..

Çektin gittin…Sustummm, hiçbir gülücük şeker kıvamında tatlı gelmedi o günden sonraaa…Ve güneş açtıkça ben daha da kapandım kendi kovuğuma…
Ne elma ne armut ne de ebe sesleri çıkartamadı, beni saklandığım delikten..

...

• Sen gelmedin ben sustum..

• Ben duruldum..

• Sen gittin ben hayallerimden soğudum..

• Tek bir saniye daha yalnız, sensiz kalamazdım bu dünyada…Tüm bildiğim gözyaşlarımla oluşturduğum denize, fırlattığım çakıl taşları gibiydi gülücüklerim..

• Var olan fırtınalarımla benden daha da uzaklaşan, daha da derinliklere savrulan.

• Sevmek göz görmeden harap etmek miydi kendini? yada hiç olmamış gibi yaşamakta mıydı sır..

• Aç karnını düşüncesizce doldurmak gibi….?

• Her şeyin mükemmel olduğu bir hayatın içinden çekip çıkartılmıştım sanki..Sevgi, huzur, düzen, mutluluk, tutku..

• Neydi neden anlamadan, yüzü düşük konuşmayan bir adam, ilişki değil sadece aynı evi paylaşıyor olmuştuk sanki..Bu bir dönem atlatılır derken, eve geç gelmeler, uzak durmalar, salonda sabahlamalar ve bir gece beni uykumdan uyandırarak salonda ağlayan bir adamdan ,senden ayrılmak istiyorum lafını duymak!!

Hazırlamak istemişti belki de beni, böyle davranarak. Bu ona göre bir taktik diyerek, soğuk kanlı davranmış ve kabul etmiştim bu ayrılığı. Sabah olduğunda kendine göre sade bir bavul hazırlayıp çekip çıkmıştı bu evden, istediğin her şeyi alabilirsin bu ev senini eklemişti gece konuşmasında.. Anlayamadığı tek şey onsuz olabilecek neyi ben isteyebilirdim ki?? Bu kadar gözü görmeyeceği ne yaşıyordu ne olmuştu ki..Bir gün kendime süre vermiştim, tam anlamıyla ortada kalmıştım, ne yapacaktım?
Daha bu yaz evin rengini değiştirecek, perdeleri de ona göre yenileyecektik. Belki bununla birlikte yeni bir bebeği de ailemize katacaktık bile..Bunları bile bile…

Öğrendiğim şirkete de gitmediğiydi, annemin hatırını sormaya aradığımdaki maksat içinde tabi ki Emre’nin orada yanında olup olmadığı da vardı. Fakat onu bana sorduğunda kendi yanında olmadığı da anlamıştım. İşe gitmiyor, orada değil peki neredeydi bu, kesin bir kadın vardı..Bunu bana ve kendisine, bize yakıştıramadığı için söyleyemeden ayrılalım durumunu eklemişti..

Peki ayrılalım…Kim davayı açacaktı?? Ben bunlarla uğraşamazdım, nasıl, ne şekilde olacaksa su yolunu bulacaktı..

Bağlı olduğum şirkete yakın küçük bir ev bulup, içini şöyle bir gezdikten sonra hemen tutmuştum. Zamanım yoktu, tadilat ve benzeri işlerle uğraşmaya nede gücüm ve zamanım. Hemen taşınmıştım, tabi hemen dediysek de o gittikten sonra başımı yataktan kaldırmam kısaca bir on beş günü bulmuştu..Eşyalarım sadece valizlerim, kitaplarım ve baş ucumdaki lambamdan ibaretti, geri kalan her şeyi birilerine vermiş, zaten yeni evimde de eşyaya gerek olmayacak kadar küçüktü..

Tek istediğim başımı sokacağım yeni bir ev..

Bir bir son yada yeni bir başlangıçtı, adını siz ne koyarsanız koyun ben bir aralığın tam ortasında kalmış gibiyim..

Onsuzluğumla bu yeni evimde birinci günüm, hayatımda ise birnci ayımı kutluyordum ki telefonuma düşenbir mesajla çıkmaya çabaladığım onsuz o bir basamağı da sendeleyip geri düşmüştüm..

Hadi bu gece büyük maç var, onlar onu izlerken bizde kendimize bir romantik film seçer arka odada izleriz not Sevim..

Ne o nede ben söylememiştim kimseye bu durumu, bi şekilde duyulacaktı ama benim gücüm şuan içini bunu açıklamaya yetmeyecekti bunu biliyordum..Ertesi gün işe başlamış, hayatımda her şeyimi bilen tek insan olan asistanım herkesi tembihlemiş ve şirkette kimse bana bir şey sormadan ilk iş günümü tamamlamıştım..Böyle de devam edecekti bu, ben söyleyene kadar kimse de bir şey bilmeyecekti hoş ben neyi biliyordum ki..Aylar olmuş ne ben telefon etmiştim ona nede o beni aramıştı.. Yakın arkadaşlarımıza onun dediği sadece bize zaman gerekli lafı olmuştu, uzun süre sonra aldığım tek haber buydu..

Bir gece uykumdan uyanmamı sağlayan bir telefon, aylardır kapalı olan evimden birkaç gündür yanan ışığın hiç kapanmamış olması ve bundan rahatsız olan komşularımın durumu bana aktarmalarıydı. Gece yarısı ne yapabilirdim?? O ev artık benimiydi ki ? Gitsem belki yeni bir yerleşik düzende ise? Ya başka birisiyle yerleştiyse evimize, daha doğrusu benim eski evime ?

Evde bir iki volta attıktan sonra , üzerime aldığım bir palto ile kapıya çağırdığım taksi sayesinde var gücümle evimde, daha doğrusu eski evimde aldım soluğu. Tarifi zor hisler içersindeydim o anlarda, tek anladığım ben hala o aralıkta kalmışım.

Asansörden çıkarken, ya anahtarı değiştirmişse birde gecenin bu saatinde bu hallerde birde biri görse diyerek katta çıkmıştım bile. Dairenin kapısına varıp delikten baktığımda, gerçekten de evin ışıkları yanıyordu, anahtarı sokup kapının açıldığını duyduğumda birden geri dönmek içimde gelmişti ama bu benim için bir cesaretsizlik örmeğiydi, huyum kurusun başladığım işi her zaman bittirmeliydim ya bunu da yapmalıydım işte..

Aralanan kapıyla içeriye girdiğimde bomboş salonda bıraktığım masa hala duruyordu, yanına yaklaştığımda üstü anlam veremediği bir sürü ilaç ve birkaç boş pet şişeyle kaplıydı.. Kimse yok mu diye seslensem de içerden, bana karşılık veren hiçbir ses yoktu. Aydınlık koridordan ilerlediğimde beni neyin karşılayacağını tedirginlik içinde merak etmekteydim. Yatak odasına vardığımda, ucundan gördüğüm odada duran bir yatağın olduğuydu, kapıdan içeri başımı soktuğumda yatakta yatanın sen olduğunu görünce çok şaşırmıştım, bu halde bu evde ne işin vardı..Uyuyordun, uyandırmak istemesem de, sonuçta burada meraklar içersindeydim, nedenini bilmeden yaşadığım birçok şey gibi bunun da bir nedeni elbette de vardı ve artık bilmeliydim hem de bunca şeye rağmen seni hala nedensiz severken.. Yatıyordun, kıyamazdım ben eskiden böyle durumlarda seni uyandırmaya, avucumun içinde yüzün tarifsiz bir servetti benim için bu durum. Neyse seslendim, beni nasıl karşılayacağını bilemeden yaptım bunu.

Gözlerini yarım yamalak açtığında beni gördüğün hali şuan bile çok net hatırlıyorum, ve yüzünde olan o şaşkın ifade hala bende tebessüm yaratıyor.

Ben çıkarmış olsam da senin yüzüğün parmağındaydı hala..Beni gördüğünde göz yaşlarını saklayamadın, bir şeyler değişmişti sende, zayıflamış ama rengin iyi görünüyordu..

Hastalanmışsın hem de çok..Anlattığına göre benim kapıma dayanma, bana geri dönem arzusu seni hayatta tutundurmuş, ucuna oturduğum yatakta sabaha kadar anlattın birbirimizden uzak kaldığımız bunca süreyi..Halsizdin, ama gözlerindeki ışık hiç gitmemişti yada benle tekrar aydınlanmıştı..

Neden, niçin, niye soruları dilimin ucuna gelse de, hep erteledim orada olduğumuz süre boyunca..

Sonrasında da….

Orada dikkatimi çeken bir şeyde yatağının yanında duran bir defterdi, o ne dememe kalmadan uzattı ve bana hiçbir şey sorma suçlu, hatalı ağzına ne gelirse de ama onu oku, içimden geçen senden ayrı olduğumda geçirdiğim tüm zamanımı neler yaşadığımı aktardım oraya, belki bir daha göremem yada bu hastalığı yenemem diye yazdım her şeyi, senin eline geçmesi umuduyla dedi..

Okuduğumda kansere yakalandığını, bu tedavi boyunca belki de bittiğinde bile çocuk sahibi olamama durumunun yaşanabilmesi nedeniyle bir tür depresyona girdiğini yazmış, benim ve benimle birlikte kendinin ne denli bir çocuğa sahip olmak istediğini ,bunu veremeyecekse benim hayatımdan daha fazla zaman çalmaması gerektiğini düşünerek duygusal bakımdan arada kalıp sıkıştı bir gece bir kararla bana açıkladığını ve sonrasından çok pişman olduğunu yazmıştı..

Hastalığını ilk duyduğunda, kendisini değil evde karşısında duran beni gördüğünde hüzne kapıldığını beni nasıl bırakıp gideceğini düşündükçe kahrolduğunu yazarak, bu durulma ortadan kaybolduğunu, boşanma davasını açmayı bile aklında geçirmediğini ve tedavi boyunca tek korkusunun bir gün benim tarafımdan açılan bir mahkeme kağıdının onun eline geçecek olduğunu görmekmiş..Ara ara hastanede, bazen kendi bürosunda, bazen de etrafından bu durumu sadece onun bildiğini söylediği can dostunun yanında kalıyormuş..Bu eve geldiğinde beni hissettiğini, sanki ruhum hala burayı terk etmemiş olduğunu sanarak huzurla uyuduğunu yazmış sayfalara..

Ve bir gün benim bu eve geleceğimi bilir gibi..

Bazı sayfaları ‘Seni bekliyorum burada ‘cümlesiyle noktalamış.

Altı ay sonra eski sağlığına kavuşmuş hatta kaybettiğini sandığı güzler günleri, benimde elimden tutarak inadına yaşıyorduk artık..

Yeni bir eve taşınmıştık yeni bir hayat umuduyla..Ve elimizden kaybolmadan değerini bileceğimiz o kadar çok şey vardı ki aslında..

Biz bunu kaybedip geri elde etmeye çalıştığımızda anladık…


NEMZA SİNANOĞLU
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>