Acı nedir? Aşk ya sence?
Acılar, sancılar ve AŞK…
Yanan pembe panjurlu boş tahta bir evin külleri arasında dolaşmaktayım şimdi..
Uslanmak, durmak, bitmek yoktu..Yine eskisi gibi koşarak yaşamalı, gülümsemek sebepsizce, sarılmak vardı yanımda olan herkese…
Şimdi bir uyku içindeysem, uyuyorsam, bırak lütfen. Bu bir kaos olarak kalmalı, bırak yerinde kalsın…
Sebepsizce başladığı gibi o şekilde bitsin ..Başka bir hayat yeniden başlamak üzere yola aksın..
Ve asılsız kalsın, bu hayatın bitişine neden olan suçlu bir sevdanın sahibi yine..
Yine başlamaz mı? Yeniden neler başlamıştır…İşte bu son denildiğinde bile..
Ama her bitten sevda, bir sonrakine acısıyla tat vermiştir, bir daha bizi böyle bozmasın diye..
Acıların en lüx halini yaşıyorum şu aralar. İkinci bir hayat varmış…gördüm, bildim,yaşadım.
Ne sevdandan ne hayattan vazgeçemezken, bir karara varmak gerekirmiş, anlatıldı, algılamaktayım. Ne sevdalar eskisi gibi ne içindeki savaşçılar. Kim parmağını kaldırır, bir ömür bir insanın uğruna hayatını vermek için. Monotonlaştık, resimlerde eskisi gibi değil sanki.. Ne artık tek bir kelime geçer, bir çok cümlenin yerine, ne de eskisi gibi bir bakış yeter o gözlerdeki ateşin alevleyişine..
Ben bugün yaşarken yarınki seni sayıklardım..Geçmeyen vakitlerde zamanla sen için savaşırdım, bugünün gecesi hiç bitmezdi, çünkü yeni gün senle başlayacaktı….
Bir dahaki zamana söz alınırken, içten hiç ayrılmamak için yalvarışlar duyulurdu..
Hiç gelmeyecek sandığımız buluşmaların, hiç buluşulmayacak vakitlere bağlanacağını hiçe sayarmışız, vakitler kavuşamayınca anladım..
NEMZA SİNANOĞLU
YAZARA E-POSTA GÖNDER