Son-suz olanı aramıyorum. Biliyorum son-suz diye bişi yoktur. Son-suz sanılanın en çok başını seviyorum, sonrasında her şey –ki- sona yaklaştıkça kararıyor. Gün dönümleri ay dönümleri hatta yıldönümleri sıkıcı bir hal alıyor… son-suz olanı aramaktan vazgeçmekle başlıyor keşif, bilmeden ama bilerek.
Son-suz’un içinde sonsuzluğun bittiğini bilmek çok eğlenceli aslında… kaçtıklarına yakalanmak, yakalanmak istediğinde kimsenin olmaması. Hayatını karelere bölen kaderin aslında bir kağıt olduğunu ve yukardan aşağı, soldan sağa her bir kelimesini kendin bulduğun bulmacayı çözerken, aslında kendi hikayeni yazdığını bilmek de… yerleştirdiğin her bir harfin anlamlı bir kelimeye dönüşmesinin tamamen seçimlerinle alakalı olduğunu anlamak da öyle…
Dünyaya düştüğümden beri elimde; bir akıl, bir kalp, bir kalem bir kağıt var sanki. Ve bu dört şey tüm hayatımın yol haritasını çizdiriyor bana. Yürüyorum, ardımda bıraktıklarım sadece içimden söküp attıklarım ya da sökülüp ayrılanlar. Başta hafif gelen yüklerim yol uzadıkça ağırlaşıyor ve kimi zaman olduğum yerde bırakıyorum nedenlerimi.
‘Sonsuza kadar’lar, nihayetleniyor. Hafiflemek için nedenlerim oluyorlar.
Her şeyin nedenini bilmeden rahatlayamaz insan. Bir nedeni olmalı çünkü değil mi? Evren bir neden üzerine kurulmadı mı?
Ama bazen de nedenini bilmemek belki de bilip de bilmemek, bilmezlikten gelmek daha çok hafifletmez mi? İyilik kadar kötülüğün, mutluluk kadar acının da nedenlerini sormamak… çok mu hayalci geldi size, gelmesin. Bazen en güzelidir nedensiz ve sonuçsuz olmak. Bazen ruhun gıdasıdır her şeyin son’lu olduğunu kabul etmek. Aksi takdirde beklentilerin, senin etrafında çizdiği görünmez çizginin bir gün senin hapishanene dönüşmesi kaçınılmaz oluyor.
Elindeki ip yumağıyla oradan oraya koşturmak, onu dolaştırıp karman çorman yapmak sonra da onu çözmek için olağanüstü çaba göstermek, ne yorucu…
Ben yapmıyor muyum, hem de nasıl… işte bu yüzden bazen çok yoruluyorum. Bazen herkesten uzak hayatımda başka şeyler özlüyorum. Kendi kurduğum, içinde keyifle yaşadığım her şey eksik kalıyor. Yorulduğumda hiç itiraf etmek istemediğim şeyler olsun istiyorum yanıbaşımda…
Kendi bulmacamı çözüyorum ama kimi zaman olması gereken harfin yerine bile bile başka bir tane koyuyorum ve bambaşka bir kelime yaratarak onu hikayeme katıyorum.
Yine de gereksiz nedenlerimi olduğum yerde bırakarak kendimi hafifletmeye, son-suz’un başındaki “s”yi atıp, her şeyin sonu olduğuna inandığım yolda yürümeye devam ediyorum…
Itır...
itir.sema@gmail.com
ITIR SEMA ERTAŞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER