İnsan tüm oyunları oynayabilecek donanımla yaratılmıştır.
Hayatın bir oyun olduğundan yola çıkan insan, oyunsuz bir hayatı sıradan ve sıkıcı bulur. Hatta o kadar benimser ki bunu, hayatta kendisine bir rol belirleyip onu tüm yönleriyle başarıyla canlandırır…
Ne yazık… faili meçhuldur insan daha doğuştan… ve fail oldukça küllerinden yeniden doğar. Doğaüstü varlıktır insan. Yenildikçe hırslanan, yaşayan ve inat eden.
Aklının hangi kapısını açarsan oradaki ışık alır gözünü…
Başkalarının üstüne çok gülersem, başıma aynısı gelir mi ki? Sanmam, ben rollerden bu rolü seçip bu kadar uzun yol katettikten sonra hiçbir ışık alamaz gözümü…
İçimden bir ses bana şunu söylüyor; “kendini fazla önemsiyorsun canım, öleceğini ve bir hiç olacağını unutuyorsun…”
Yani ne olur ki unutsam, yaşadığım an’ın farkında olsam, ne dünü yarını düşünmek zorunda kalmasam… doğduğum andan itibaren failim olan kimse, bana hep geçmişi yarını düşünmeyi öğretenden kurtulsam, şuanı düşünsem, şuan da yaşasam?
Bunu kendi kendime öğrenmek zorunda kaldım, o zaman işte, şuan’dan sonraki zamanda, şuan dünde kaldığında dünü ve yarını yine düşünmek zorunda kaldım…
Niye?
Lütfen biri bana cevap versin, sesimi duyan var mı?
Karşımda hiç tanımadığım evlerin ışıkları… ne yaşandığını bilmediğim ama ne yaşanıyor diye merak ettiğim…
ITIR SEMA ERTAŞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER