Senin de kendine göre inandıkların vardı, görmüşlüğün geçirmişliğin, susturduğun çığlıkların vardı, anlıyorum…
Elini uzatıp tutunduğun dala güvensizliğin, yaşama ihtimalin olan her şeye inançsızlığın vardı, olabilir…
Baş etmek zorunda olduğun soruların ve ezberlediğin cevapların vardı, görebiliyorum…
Aslında hayatında olmasını en çok istediğin şey, yanıbaşında beliriverince, olasılıklara olan bir anlık “oluyormuş” düşüncen çoğaldı, normal…
İnanmadığın her şeyden çizdiğin yolda tesadüfen gördüklerine sen bile “yok artık” derken, olur ya da olmazlarla verdiğin savaşta, suskunluğunu da anlamaya çalışıyorum…
Ona da peki…
Peki ya karşında ki?
Gördüğü, yaşadığı, bildiği yollardan geçen biriyse ve hep o yoldan geçerken geçmişi unutmaya çalışıyorsa, ona da yazık değil mi?
İnsan bildikleriyle yola çıkar ama bildikleriyle yaşamaya direnirse, hiç öğrenemez ve hep aynı sonuca ulaşır. “Biliyordum der”, “biliyordum böyle olacağını”…
Oysa kendi hazırlar sonu, sonucu. Bildiğinden başka bir sonuç yalan olur, çatışır kendi içinde. O yüzden bildiği yollardan bilmediği birini aynı kefeye koyar.
İnsan, yalan da olsa, kötü de olsa, bildiğinden şaşmaz. Bilmediği bir yola girip incinmektense, bildiği yoldan incinmeyi yeğler.
İnsan, bu yüzden yalnızdır. Bu yüzden yalnızlığını hiç bitiremez…
Sevgiler
Itır…
ITIR SEMA ERTAŞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER