ERKEK: uzun zaman oldu biliyorum… nerdesin?
KADIN: olduğum yerdeyim…
ERKEK: kim bu cevabı duymayı hayal etmez ki…
KADIN: o zaman devam et…
ERKEK: ??!!//…
KADIN: bıraktığın yerdeyim demedim! Olduğum yerdeyim dedim. Olduğum yer umduğun yer olmayabilir!
Bir insanın hayatından sessizce çıkıp gitmeyi marifet zanneden, kendince haklı sebepleri olduğu masalına kendilerini bile inandıran, varlıklarını belirsizliğinin kucağına armağan edenler! Ne çoklar…
Hissettiklerinin hiçe sayıldığını düşünen, yaşanmışlıklarının başkalarının anlamayacağına baştan hüküm veren, bütün oyuncaklarını bıraktığı yerde bulmak isteyen, arkasında bıraktığı ekmek kırıntılarıyla bulunmak isteyen, kendine gündüzde bile yapay karanlık yaratıp orda kaybolmaya çalışanlar! Öpüyorum hepinizi, size iyi yolculuklar!!
Üstelik bunları yaparken, etraflarındakilerin buna sabır ve anlayış göstermesini beklerler. Tabi, kendileri başlı başına bir doğal afet olduklarından nerde esecekleri, nerde yağacakları, nerde yıkacakları, nerde ışıyacakları belli olmaz. İstediklerinde sıcak, istediklerinde soğuk olurlar. Çünkü “o” dur. “o”ndan başkası bu dünyaya “o”na itaat etmekle, sabretmekle, “o”nu anlamakla yükümlü olarak gelmiştir. Çünkü onun sebeplerinden daha önemli başka hiçbir sebep yoktur!
Öylece bırakıp giderler. Tek bir söz açıklama yapmadan! Ya da yaptıklarını zannederek… Kalan ise aptallaşır! “Nasıl yani” durumu vardır. Baktığı her yerde, saklanan bir sorunun kuyruğunu görür.
Bir zaman böyle devam eder. Sonra bir bakar ki bir sürü soru birikmiş etrafında. Alır eline kalemi kağıdı, çözmeye uğraşır. Her söz, her cümle, her tavır tek tek incelenir yeniden. Anılarının dedektifi oluverir insan. Olay yeri inceleme ondan kalan her şeyi, yerini değiştirmeden bir bir gözden geçirir. Sözcüklerin ve tavırların üzerinde büyük bir titizlikle otopsi yapılır. Günler boyu boş odada, o ışığın altında, ruh halini sorgular insan. İtiraflar, suçlamalar, suskunluklar, patlamalar olur.
Sonuçta sorgu biter. Herkes olay yerini terk eder. Işık kapanır, dosya rafa kalkar. Yaşanan her şey, kalanın omzuna dostça vurur, “hadi bakalım alış böyle şeylere” der gibi. Giden ise delil yetersizliğinden beraat eder. Ve faili meçhuller sahnesinin perdesi kapanır. Dava düşer, hem de kötü düşer. Kim kaldırmak istese kaçar…
Diyalogları ezberler kalan ve bir sonrakinde, ben bu filmi biliyorum der…
(Sevgili Canan sözümü yerine getirdim. Umarım duygularına tercüme olabilmişimdir.)
Sevgiler
Itır…
itir.sema@gmail.com
ITIR SEMA ERTAŞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER