Her şey değişir, rengi kalır içinde yaşadıklarının…
Değişirsin, unutursun, kabullenirsin, yaşamaya devam edersin…
Siyah-beyaz olursun, hangi ışığın altından geçsen o renk olursun, yaşadıklarından sonra saydamlığa geçişin yumuşak olur, yansıyan değil yansıtan olursun, ışık söndüğünde kendin olursun…
Kendine karşı kalkanlarını indirip, kendini savunmaktan vazgeçersin, sükûnetle; başkası için sakladıklarını kendin için çıkarırsın, değerli olan her şeyin senle başladığını, sen değer verdiğin zaman değerli olduğunu görürsün, teferruatın sadece anlayanla paylaşılması gerektiğini görürsün…
Yine de dipte köşe de sakladığın bir hazinen olur, hani anlayan çıkar da sen de seni tamamlayacak bir diğer parçayı bulabilirsin belki diye…
Hayatının çatısını ayakta tutandır umut ve inanç.
Bir insandan başka, her şeyle konuşurken daha çok kendin olursun.
Başkalarının beklentilerinin ev sahibi olmak yorar. Rutin, ezbere kelimeler konuştukça kendinden uzaklaşırsın… Aynı insana yeniden, yine ve defalarca kendini anlatmak zorunda kalmak yorar…
Bırakırsın her şeyi oluruna, yalnızlaşırsın, daha çok kendin olursun daha az insan kalır etrafında… Bazen olmak istediğin bir hayatı yaşarsın kendinleyken, ayıp gibi, gizli saklı… Kendine başka başka roller verirsin oyun aralarında, hiç olamayacak şeyler dilersin ama hep aynı kalırsın…
İnsan hayatta verilenler dışında kendine başka roller biçmese nasıl yaşar…
Gittiğin yolu geri dönmek zor gelir insana bazen, çıkmazda kalmak daha mantıklı gibi. Öyle değil işte, geri gidip yeni bir yol bulmak daha iyi.
Ne kadar erken olursa o kadar kazanırsın…
Sabretmek kazandırır diyor bazılarınız, kazanmak istediğiniz ne ki, siz; siz olmadıktan sonra…
Biliyorum, herkesin gizli öznesidir “biz” olmak. Ama insan ne kadar “biz” olmak istese de hep “ben” dir ve “ben” den “biz” yaratmak gerçekten zordur…
Çünkü “biz” olmak, “ben” olmaktan vazgeçmektir.
Ve aslında; her insan önce, gelir, kendine alıştırır hiç gitmeyecekmiş gibi, suyunun, ışığının kendi olduğu geleceğe umutlar yetiştirir kendi elleriyle, sonra emanet bırakıp gider umutlarını sana… Susuz, ışıksız umutlar yeşertmek sana düşer… senin payına…
Sonra, “onsuzken” biz olmayı öğrenir insan, yoklukta büyütürken umutlarını. Kendinden “biz”ler yaratarak… “biz” ler çoğalır ama hep umutlarda…
Böylece kendine bi’şiler katar, hep yürür, hep değişir, hep unutur, hep kabullenir, hep yaşamaya devam eder insan…
Sonra her şey değişir,
rengi kalır içinde yaşadıklarının…
Böylece biter yollar…
Sevgiler
Itır…
itir.sema@gmail.com
ITIR SEMA ERTAŞ
YAZARA E-POSTA GÖNDER