Sizlere Park Hyatt İstanbul-Maçka Palas’ın yeni şefi Julien Piguet ve Güney Afrika şaraplarının en ünlü markalarından Hill & Dale’den söz etmek istiyorum. Hill & Dale’i Türkiye’ye Adco getiriyor. Geçtiğimiz Perşembe akşamı da Piguet’nin lezzetli yemekleri ve Hill & Dale’nin enfes şaraplarını deneyimleme şansı elde ettim. Bugüne kadar katıldığım en keyifli şarap tadımıydı diyebilirim etkinlik için. Bu keyifli etkinlikten önce kısaca şeften de bahsetmek istiyorum.
Julien Piguet 1976 yılında İsviçre Cenevre’de doğmuş. Eğitimini de bu şehirde tamamlamış. Hostelleire de la Vendee otelinin 1 Michelin yıldızlı restoranında bir yıl eğitim sürecinden geçen Piguet, Ecole Hoteliere de Geneva’da otel yönetimi-yiyecek ve içecek alanından mezun olmuş. Aynı zamanda Michelin yıldızlı restoranlarda da görev almış ve kariyerine turizm sektöründe ilerleyerek devam etmeye karar vermiş.
En önemli olan unsurun her zaman taze ve en iyi kalitede ürünleri kullanmak olduğunu belirten Şef Julien, mutfağını ve pişirme stilini modern Fransız tarzı olarak tanımlıyor. Julien, Türkiye’nin özellikle de İstanbul’un bir aşçı için müthiş bir zenginlikte olduğunu düşünüyor. İşte böyle düşünen şef, Güney Afrika Şarapları tadım gecesinde ödüllü şarap uzmanı Guy Webber tarafından eşleştirilmiş set mönüyü büyük bir keyifle hazırlamış. Pinotage, Chardonnay, Sauvignon Blanc ve Shiraz tarzı şaraplardan birer kadeh sunulan dört aşamalı mönüde “Beyaz peynir ve sebze terin, fındık, fındık sos, porçini, semizotu”, “Kızarmış deniz tarağı, fındık ezmesi, rezene, deniz kuşkonmazı” ve “Izgara dana pirzola, trüf sos, havuç, pırasa, soğan reçeli” gibi lezzetlerden oluşuyordu. Şefin hazırladığı kaz ciğeri ve ikram edilen kırmızı şarapsa başlangıç olarak hayli iddialıydı doğrusu.
Ve gecede tadılan şarapların özelliklerine gelince… Son yıllarda gittikçe artan prestijiyle Güney Afrika’nın en önemli şarap bölgelerinden sayılan Stellenbosch’a aitti tümü. Burası gövdeli kırmızılardan tatlı şaraplara kadar oldukça iddialı bir yelpazeye sahip. Bölge her ne kadar Cabernet Sauvignon, Merlot, Shiraz ve Pinotage ile ün salmış olsa da mükemmel şekilde Chardonnay, Sauvignon Blanc ve Porto tarzı şaraplar da üretebiliyor.
Tadımını gerçekleştirdiğim şarapların özelliklerini de hemen sıralayayım isterseniz. Chardonnay’de damakta tropik meyve aromaları hakimken limon ve lime zarif ve taze bitiş sağlıyor. Kusursuz ve uzun bitişi ile tam gövdeli ve kompleks bir şarap. Rhapsody; zengin bir kahve ve çikolata kompleksitesini baharatlı tatlı olgun erik ve kavrulmuş erik ile birleştiriyor. Lezzetli, olgun meyve aromaları ve karabiber, meşe baharatı ile tam gövdeli bir şarap.
Golden Triangle Pinotage’da ise zengin erik, siyah kuş üzümü ve topraksı aromalarla dut meyvesi hakim. Damakta koyu kırmızı meyvelerle sorunsuz bir şekilde birleşen meşe tadı, bir süre sonra yerini meyve aromasına bırakıyor.
Golden Triangle Shiraz’dan bir yudum aldığınızda olgun meyvelerin zengin yoğunluğunun şaraba tam gövdeli bir yapı kazandırdığını anlıyorsunuz. Şarap tam gövdeli yapı kazanırken ferah asiditesi de kusursuz bir şekilde dengeleniyor. Tatlı erik, tütün yaprağı ve zengin kahve kompleks aromaları ise şaraba ekstra lezzet katıyor.
Ve Syrah… Mor yansımalarla koyu kırmızı renkte olan bu şaraba, baharatlı meşe aromaları ile bitter çikolata ve biber aromaları hakim.
GÜLAY KOÇ
YAZARA E-POSTA GÖNDER