>

KÖŞE YAZILARI | GÜLAY KOÇ

#icelimsosyalleselim

Daniel Pink, A Whole New Mind isimli kitabında 2000’li yılların kelimenin tam anlamıyla “kavram” çağı olduğundan söz eder. (Gülay Koç)
 
   
 
 
     

Daniel Pink, A Whole New Mind isimli kitabında 2000’li yılların kelimenin tam anlamıyla “kavram” çağı olduğundan söz eder. Kendisinin bu alanda oldukça sıradışı düşünceleri vardır ve bence lüks marka yöneticileri, pazarlama ve strateji uzmanlarnca da takip edilmesi gereken bir kaynaktır. Pink, sağ beyin odaklı bir çağda yaşadığımıza dem vurur. Ve bu çağda yaratıcılık, her zamankinden daha da kıymetlidir.



Bunlardan neden söz ediyorum. Sosyal medyayı etkin kullanmayı başaran markaların, o sürekli üzerinde konuşulan content marketing odaklı yaklaşımların, doğru uygulandığında sizi ne derece içine çektiğini keşfettim de ondan. Bilemiyorum , belki de benim için geç bir keşif oldu ama, iyi ki de oldu. Sıra bu konudaki keşiflerimi sizlerle paylaşmaya geldi. İşin asıl keyifli yanı da bu!



Dom Pérignon’un sosyal medya stratejisinden bahsetmeden önce o çok ilginç hikayesini paylaşmak istiyorum. Bir gün, Paris'in kuzeyindeki Hautvillers Manastırı'nın keşişi Dom Pierre Pérignon, koşa koşa arkadaşlarının yanına geldi ve “Az önce yıldızları içtim” dedi. Kimse ne demek istediğini o an için anlayamadı. Gerçek ve tabii ki o yüzlerce yıl kutlamaların bir numaralı yıldızına dönüşen şampanyanın tadı, kısa bir süre sonra açığa çıktı. Manastırın bahçesi aynı zamanda üzüm bağıydı. Keşiş, burada yaptığı şarapları saraya gönderiyordu. O gün, köpüğü şişeye sıkışan bir şarap şişesi, kendisini şampanyanın mucidi yapıverdi.

1936 yılında Kont Paul Chardon Moët’nin Dom Pérignon adıyla sattığı şampanya, yaratıcı bakış açısı ve uygulamaların adeta merkezine dönüşmüş durumda. Beni en çok heyecanlandıran ise markanın David Lynch ile gerçekleştirdiği “limited edition” üretimler. Lynch tarafından çekilen Dom Pérignon eve Dom Pérignon Rosé şişeleri şirketin viski küratörüne ilham oldu. Ve ortaya o unutulmaz vintage seri çıktı. Bu işbirliği markanı web sitesinde paylaşılıyor, hem de gayet eğlenceli bir biçimde. Lansman döneminde gerçekleştirilen etkinliklerin videoları, çarpıcı müzikler ve bir dolu çılgınlık... Baş döndürücü! Dom Pérignon’un kav yöneticisi Richard Geoffroy de Twitter’ı etkin şekilde kullanıyor. Bir de yönettiği blog var.



Krug’ın web sitesinde kategoriler arasında yer alan Kruglovers ikonu ise beni benden aldı diyebilirim. Görselliğin ön planda tutulduğu bu bölümde amaç insanların Krug içerken yaşadığı denmeyimleri birbirleriyle paylaşmaları. Ancak bunun için önce siteye üye olmanız gerekiyor. Bir nevi kişiye özel mecraya dönüşüyor Krug’ın sitesi.



Tasarımıyla insanı hemen etkisi altına almayı başaran Veuve Clicquot ise bir çeşit blog yaratmış site içerisinde. wishyouwerehere.veuve-clicquot.com adresinden erişim sağlanıyor. Hakikaten de fotoğraflara bakarken içinizden “keşke orada oslaydım” diye geçiriyorsunuz. Bu hesabın ardındaysa blogerlardan tasarımcılara, moda fotoğrafçılarından gazetecilere dek dev bir kadro var. Tıpkı Dolce&Gabbana’nın Swide’ı gibi. Tek farkı sadece görsellerden ibaret oluşu.

Bugüne dek belki çok söylendi ama başrılı örnekleri görünce tekrarlama gereği duyuyor insan. Erken kalkan çok yol alır. Sosyal medyayı etkin kullanmak için geç kaldığını düşünen markalar varsa, yanılıyorlar. Bu, öyle bir alan ki hâlâ yapılmayan, denenmemiş bir yığın “yaratıcı” fikir var.


GÜLAY KOÇ
YAZARA E-POSTA GÖNDER

 

Diğer yazıları liste halinde görmek için tıklayın >

Favorilerinize ekleyinAnasayfaya dönPaylaşın
cosmoturk önerisi
GÜNLÜK FALINIZ
HAVA DURUMU
Anket
Aşk mı, Para mı?
Aşk
Para
>